Türük

Dil, Edebiyat ve Halkbilimi Araştırmaları Dergisi

2013 Yıl:1, Sayı:2

Sayfa:217-257                                                                                                                                                                                                                                    

ISSN: 2147-8872 

RADLOFF’UN OPIT SLOVARYA TYURKSKİH NAREÇİY SÖZLÜĞÜ’NDE EV VE EV KAVRAM ALANI İLE İLGİLİ KELİMELER*

Emine Atmaca**

Reshide Adzhumerova***

Özet

Friedrich Wilhelm Radloff’un (Berlin 05.01.1837-St. Petersburg 12.05.1918) birçok Türk lehçesinden örnekler barındıran Türk Lehçeleri Sözlüğü Denemesi (~Versuch eines Worterbuches der Turk-Dialecte ~ Opıt Slovarya Tyurkskih Nareciy) eseri, yerli ve yabancı Türkologların Türklük bilimi araştırmalarında yararlandıkları temel kaynaklardan biridir. Alman kökenli bir Rus Türkoloğu olan Radloff, Altay, Doğu Kırgız bozkırları, Hakasya ve Yedisu bölgelerinde yaşayan Türk boyları arasında yaptığı derleme ve araştırmalarının sonucunda ortaya çıkardığı bu külliyatlı eserini, dört cilt hâlinde yayımlamıştır. İlk cildi 1893 yılında yayımlanan sözlüğünde ünlülere, 1899, 1905 ve 1911 yıllarında yayımlanan ciltlerde de ünsüzlere yer vermiştir.

Bu makalede, Wilhelm Radloff’un hayatından ve sözlüğünün öneminden kısaca bahsedildikten sonra Türk boylarının zaman ve mekân yolculuğunda kazandıkları birikimleri ile zihin ve dil arasındaki ilişkilerini ortaya çıkarabilmek amacıyla maddi ve manevi kültürün en önemli temsilcilerinden biri olan ev kavramı belirlenmiş, bu kavram alanına giren kelimelerin tespiti için de içerisinde birçok tarihî ve çağdaş Türk lehçesinin söz varlığını barındıran Radloff’un Türk Lehçeleri Sözlüğü Denemesi çalışması seçilmiştir.

Anahtar kelimeler: Wilhelm Radloff, Versuch eines Worterbuches der Turk-Dialecte, Türkistan lehçeleri, kavram ve kavram alanı, ev kavram alanı

 

HOUSE AND HOME CONCEPT AREA RELATED WORDS RADLOFF OPIT SLOVARYA TYURKSKİH NAREÇİY DICTIONARY

Abstract

Friedrich Wilhelm Radloff (Berlin 05.01.1837-St. Petersburg 12.05.1918) examples of many Turkish dialect of the Turkish Dialects Dictionary (~ Versuch eines Worterbuches der Turk-Dialecte ~ Opıt Slovarya Tyurkskih Nareciy) benefit from research is one of the main sources of Turkish Studies Turkologists. Radloff, a Russian of German descent who Turkologist, Altai, Kirghiz steppes of Eastern, Turkish tribes living in the regions of Khakassia and Yedisu compilation, released as a result of this great work of investigation and research, has published four volumes of the case. In 1893, he published the first volume of the dictionary vowels, 1899, 1905 and 1911 published in the tome has the consonants.

This article, briefly mentioned life of Wilhelm Radloff and the dictionary. After Turkish tribes earned savings in time and place, to reveal the relationship between the mind and the language is one of the representatives of the material and spiritual culture were home concept. And for the detection of this concept in the field of words in the vocabulary of many historical and contemporary Turkish dialect of Turkish Dialects Dictionary Radloff, which has been selected.

Key words: Wilhelm Radloff, Versuch eines Worterbuches der Turk-Dialecte, Turkestan dialects, the concept and its field, conceptual field of home

 

*Bu makale, Reshide ADZHUMEROVA’nın “Türklerde Ev Kavramı ve İlgili Sözler” (Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sakarya, 2013) adlı doktora tezinin “Radloff’un Opıt Slovarya Tyurkskih Nareçiy Sözlüğü’nde Ev Kavram Alanı İle İlgili Kelimeler” bölümüne bazı ekleme ve güncellemeler yapılarak hazırlanmıştır.

**Dr., Sakarya Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Araştırma Görevlisi, eatmaca@sakarya.edu.tr

***Dr., Sakarya Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Araştırma Görevlisi, radzhumerova@gmail.com

0.    Giriş

1837 yılında Berlin’de doğan Friedrich Wilhelm Radloff, kısa bir süre felsefe ile ilgilendikten sonra dil çalışmalarına yönelmiş ve karşılaştırmalı dilbilgisini kuran ve İndogerman dillerinin mukayeseli gramerini hazırlayan F. Bopp’dan, Çince uzmanı H. Steinthal’dan, coğrafyacılardan A. Pott’dan, K. Ritter’den ve Ural-Altay dillerinin kurucusu Finli Castrén’den dersler almıştır. Türk, Moğol, Mançu-Tunguz dillerinin akrabalığı konusunda çalışmalarıyla tanınan Şarkiyatçı Schott’un etkisiyle Orta Asya ve Sibirya’nın az tanınmış dillerini çalışma sahası olarak seçmiştir. Schott’un Tatar (Türk) Dilleri Hakkında Meseleler; Asıl Kırgızlar Hakkında; Moğollar ve Tatarlar Hakkındaki Eski Bilgiler; Uygurlar Hakkındaki Meseleler adlı çalışmaları Radloff’un ilham kaynakları olmuştur (Amanjolov, 2006: 22) Radloff, Türk dili yanında Moğolca, Mançu-Tunguz ve Çince bildiği gibi İbrani, Arap ve Fars dillerini öğrenmek için de dersler almıştır (Temir, 1991: 4-7). Radloff, doğu dilleriyle ilgilenirken Rusya’ya gitmenin gerekli olduğuna karar vermiş ve öğrencilik yıllarında Rusça öğrenmeye başlamıştır. Cenevre’de felsefe doktoru unvanını aldıktan sonra 1858 yılında hocası Şarkiyatçı Schott’un tavsiye mektubu sayesinde St. Petersburg’a gitmiş ve buradaki akademi üyelerinden yakın ilgi görmüştür (Temir, 1991: 9)

Radloff’un Rusya’daki bilimsel yaşamı Altay (1859-1871), Kazan (1871-1884) ve Petersburg-Petrograd (1884-1918) olmak üzere üç döneme ayrılır. Radloff, özellikle Rusya’da bilimsel yaşantısının Altay döneminde maddi geçimini sürdürebilmek için 1859 yılından 1872 yılına kadar kışları öğretmenlik yapmış, yaz aylarında da Altay, Doğu Kırgız bozkırları, Hakasya ve Yedisu bölgelerinde yaşayan Türk boyları arasında dolaşarak dil, din, arkeoloji, tarih, coğrafya, istatistik ve etnografya malzemeleri derlemiştir (Kolesnikov-Kamolov, 2011: 149). Kazaklar, Kalmıklar, Şorlar, Teleütler ve Kara-Kırgızlardan derlediği bu zengin malzemeyi Sibirya'dan (~ Aus Sibirien) çalışmasında okuyucularıyla paylaşmıştır. Radloff, bilimsel yaşamının Kazan döneminde ayrıca pedagojik ve idari çalışmalarla da uğraşmış ve Tatar, Başkurt ve Kırgız (Kazak) okulları müfettişliğine atanmıştır. Radloff’un St. Petersburg-Petrograd dönemi, Asya halkalarının tarihî ve edebiyatı alanında “ordinaryus akademik” unvanını almasıyla başlamıştır (Kolesnikov-Kamalov, 2011: 149). Bu dönem, bilimsel yaşamının en verimli dönemi olmuş ve 1884 yılında St. Petersburg İlimler Akademisinin Tarih ve Filoloji bölümüne asli üye olarak seçilmiştir (Temir, 1991: 34).

Radloff’un St. Petersburg -Petrograd dönemi’ne ait en önemli çalışması, Türk Lehçeleri Sözlüğü Denemesi (~Versuch eines Worterbuches der Turk-Dialecte ~ Opıt Slovarya Tyurkskih Nareciy) adlı sözlüğüdür. Radloff, bu sözlüğünü birer birer yayımlarken bir yandan da başka çalışmalarla meşgul olmuştur. Das Türkiscbe Sprachmaterlal des Codex Cumanucus (1887); Altuigurische Sprachproben aus Turfan (1899); Kutadku Bilik Facsimile der Uiguriscben Handschrift der K. K. Hofbibliothek in Wien (1890); Chuastuanit (1909); Das Kutadku Bilik des Yusuf Chass Hadschib aus Balasagun (1, 1891, II, 1900-1910) vb. çalışmalarını da bu dönemde yayımlamıştır (Tamir, 1991: 135-166). Radloff’a Türklük biliminin kuruluşu ve gelişmesi için yaptığı bu değerli hizmetlerinden dolayı Türkiye Türkologları tarafından Türklük biliminin kurucusu (Tekin, 1989:142) ve Türkoloji’nin babası (Korkmaz, 1995: 343) gibi unvanlar verilmiştir.

Radloff, derleme inceleme ve araştırmaların sonucunda ortaya çıkardığı bu eserini, dört cilt hâlinde yayımlamıştır. 1893 yılında ilk cildi yayımlanan sözlükte ünlülere 1899, 1905 ve 1911 yıllarında yayımlanan ciltlerde de ünsüzlere yer vermiştir. Bu ciltlerin sözlük bölümleri iki sütun halinde hazırlanmış ve her sütuna ayrı ayrı numara verilmiştir. Arap harfli metinlerin okunmasında sözlüğün kullanımını kolaylaştırmak için her cildin sonunda o ciltte geçen Osmanlı, Çağatay ve Tatar Türkçelerine ait kelimelerin indeksi alfabetik olarak Arap ve Kiril harfleriyle verilmiş (Köktekin, 1994: 72) ve sözlükte Türkistan lehçelerine ait kelimeler telaffuzlarına uygun olarak kaydedilmiştir.

 “Radloff’un sözlüğünde öncelikle görevi gereği bulunduğu bölgelere ait kelimelerin çokluğu hemen dikkati çekmekte ve özellikle Altay, Teleüt ve Kazan-Tatar Türklerine ait kelimelerin yoğun olduğu görülmektedir” (Toker, 2003: 24). Radloff, ayrıca Orhun ve Uygur Türkçesine ait metinlerden, Kutadgu Bilig ve Codex Cumanicus gibi tarihî dil metinleri ile o zamana kadar yayımlanmış olan diğer lehçe sözlüklerinden de yararlanmıştır. Sözlükte yer alan Türkistan lehçe ve ağızları şöyledir: Altay Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Barabin Türkçesi, Karaim Türkçesi, Karaim Türkçesinin Luck (~ Lutska) ağzı, Karaim Türkçesinin Troki (~ Trakai) ağzı, Tatar Türkçesinin Kazan ağzı, Kırgız Türkçesi, Hakas Türkçesinin Koybal ağzı, Tatar Türkçesinin Kırım ağzı, Kuman lehçesi, Altay Türkçesinin Kumandin ağzı, Altay Türkçesinin Lebedin ağzı, Özbek Türkçesi, Hakas Türkçesinin Sagay ağzı, Şor Türkçesi, Şor ve Hakas Türkçelerine yakın olan; ancak Karluk grubuna ait olan Çulım ağzı, Tarançi ağzı,  Tara ağzı, Teleüt Türkçesi, Tobol ağzı, Türkmen Türkçesi. Radloff bu Türkistan lehçe ve ağızlarının yanında yeri geldikçe Osmanlı Türkçesi, Yunanca, Ermenice ve Altay dil ailesinden Moğolca, Mançucaya da sözlüğünde yer vermeye çalışmıştır.

Radloff’un sözlüğü üzerine söylenmiş oldukça önemli tespitler vardır. Buna göre Rus Türkologlardan Kononov, Türkologlar hakkında yazdığı bir yazısında Radloff’un bu sözlüğü için “'şimdiye kadar eşi ve benzeri olmayan bir çalışma”[1]; S. N. Yelçiyeva “Radloff’un Sözlüğünde Yer-Yön Anlamındaki Yardımcı Sözcük ve Edatlar” makalesinin girişinde “Türk Lehçeleri Sözlüğü Denemesi, Türkoloji Sovyet ekolünün kurucusu Radloff’un yarım asırlık çalışmasının bir sonucudur. Bu sözlük, yaşayan ve tarihî Türk lehçelerin söz varlığı ve deyimlerini toplayan kendi türünde en önemli kaynaktır”[2]; Radloff’un sözlüğünü hazırlayanlar ön sözde bu sözlük için “Radloff’un bu çalışması kendi zamanında leksik malzemenin genişliğini, bilimsel ve sistematik bir açıdan verdiği için Türk leksikografisinin vardığı en büyük noktadır. Günümüzde Türk lehçelerinin sözlükleri yayımlanmış olmasına rağmen bu sözlük değerini kaybetmemiştir. Türk sözlükleri arasında hâlâ tek karşılaştırmalı sözlük sayılmakta ve çoğu lehçenin dil malzemesi sadece bu sözlükte bulunmaktadır”;[3]  Samoyloviç, “Radloff’un Türk Diyalektleri Sözlüğü Denemesi değerini uzun süre sürdürecektir” (Eren, 1988: 341); Türkiye Türkologlarından Eren, “Radloff’un birçok eser verdiğini gördük, ancak abarttığımı sanmadan söylüyorum Radloff’u Radloff yapan bu sözlüktür” (1988: 354) tespitlerinde bulunmuşlardır.

Yurt dışında[4] ve Türkiye’de[5] Radloff’un hayatı, ilmî kişiliği ve eserleri konusunda birçok çalışma yapılmıştır. Türkiye’de yapılan çalışmalardan en önemlisi Ahmet Temir’e (1991) aittir. Sözlük üzerinde üç doktora çalışması yapılmıştır: Bu çalışmalar Mustafa Toker’e (W. Radloff’un “Opıt Slovarya Tyurkskih Nareçiy” Adlı Eseri ve Eserde Geçen Tatar Lehçesine Ait Kelimelerin İncelenmesi Konya 2003, Ufuk Deniz Aşçı’ya (W. Radloff’un “Opıt Slovarya Tyurkskih Nareçiy” Adlı Eseri ve Eserde Geçen Kazak ve Kırgız Lehçelerine Ait Kelimelerin İncelenmesi Konya 2003) ve Fatih Erbay’a (W. Radloff’un “Opıt Slovarya Tyurkskih Nareciy” Adlı Eseri ve Eserde Geçen Çağatay Türkçesine Ait Kelimelerin İncelenmesi Konya 2008) aittir. Sözlük üzerinde yüksek lisans tezi de yapılmıştır. (Serap Gürcün, Radloff Sözlüğünün D-Maddesinin Eski Türkçe Açısından İncelenmesi, 2006) Gürcün, bu tez çalışmasında, sözlüğün ‘d’ maddesini Eski Türkçe ile karşılaştırmıştır (Erbay, 2009: 111-112).

1. Türklerde Ev Kavramı

Türk Dilinin bugünkü lehçeleri coğrafi, sosyo-kültürel şartlar ve özellikle de politik sebeplerden dolayı Güney-Batı (~Oğuz), Güney-Doğu (~Türkistan/Uygur),Kuzey-Batı (~Kıpçak), Kuzey-Doğu (~Saha, Tuva, Hakas, Altay) gibi gruplara ayrılmıştır. Bu Türk boyları, zamanla hâkim oldukları bölgelerde kendi ağız özelliklerine dayalı yeni yazı dilleri oluştursa da ortak kavramlar çerçevesinde ortak bir duyuş tarzıy­la düşüncelerini, fikirlerini ve tecrübelerini Türk diline aktardıkları için Türk boylarında kavramlar dünyası hemen hemen aynı çizgilere sahiptir. Bu Türk yazı dillerindeki ortaklıkların sebepleri şöyle sıralanabilir: 1. Tarihî ortaklık ve ortak tarihî edebî dil (Çağatay Türkçesi/Osmanlı Türkçesi) 2. Bölgenin benzer coğrafi ve iklim şartları 3. Benzer siyasi durum 4. Dil etkileşimi 5. İslam dininin etkisi 6. Farsçanın etkisi 7. Son dönem Rusçanın etkisi (Jankowski, 2010: 132). Bu maddelere, Moğolca ve Çincenin etkisi de eklenebilir. Bu etkenlerden hareketle Türk lehçelerindeki ev kavramı ve ev kavram alanı şöyle verilebilir[6]:

a) Tarihî ortaklık ve ortak tarihî edebî dil (~ Çağatay Türkçesi): Türkistan/Uygur,Kıpçak, Saha, Tuva, Hakas ve Altay Türk boyları, hâkim oldukları bölgelerde kendi ağız özelliklerine dayalı yazı dilleri oluşturmadan evvel Çağatay Türkçesinin, Güney-batı Oğuz grubuna giren Türkiye, Azeri, Türkmen, Gagavuz ve Kırım Türkçeleri ise Osmanlı Türkçesinin ortak tarihî edebî dilinin tesirindeydiler. Edebî Doğu Türkçesinin yani edebî Çağatay Türkçesinin doğrudan mirasçısı bugünkü Türkistan lehçelerinden Özbek ve Yeni Uygur Türkçeleri’[7]dir. Bu mirasın izleri, Radloff’un sözlüğünde de yakından görülür. Şöyle ki, Çağatay Türkçesinde “çatı, tavan” anlamındaki şip kelimesi, aynı şekil ve anlamda bugün Özbek Türkçesinde[8] (1911: IV – 1087); yine Çağatay Türkçesinde “tohum saklama çukuru” anlamındaki oru kelimesi, aynı şekil ve anlamda Yeni Uygur Türkçesinde (1893: I – 1054) kullanılmaktadır. Çağatay Türkçesinde “bitmemiş duvar (çamurdan duvar), kerpiç” anlamındaki pahsa kelimesi, aynı şekil ve anlamda Özbek Türkçesinde (1911: IV – 1138) kullanılmaktadır. Osmanlı Türkçesindeki “çatı” anlamındaki dam (< tam Drevnetyurskiy Slovar, 1969: 529) şeklinde “duvar” kelimesi, bugün hem Azerbaycan hem de Kırım-Tatar Türkçelerinde aynı anlam ve biçimde kullanılmaktadır (dam altına gir “sığınak bul-”; ev: öküz damı “ahır”; dam havlısı “teras” (1905: III – 1648)). Osmanlı Türkçesindeki “cami önündeki taştan oturma yeri; divan; alafranga salon” anlamındaki sofa kelimesi aynı anlam ve şekilde Kırım-Tatar Türkçesinde (1911: IV – 560) kullanılmaktadır.

b) Bölgenin benzer coğrafi ve iklim şartları: “Türk evleri, birbirinden yüzlerce kilometre mesafede ve çok farklı coğrafi şartlar altında inşa edilmiş olsalar dahi planlarının ana hatları bakımından hemen hemen hepsinin aynı oldukları göze çarpar” (Köse, 2005: 158-191). Mesela; alaçuk[9] (~alajık~alaçık~alaçuk) gibi. “Türkistan lehçelerinin büyük bölümünde basit yapılar esaslıca alačyq olarak adlandırılmaktadır. Kazaklarda, Kazan ve Kırım Tatarlarında, Çuvaşlarda ve eski Orta Asya odaklı birçok kaynakta bu kelime dalların ya da tahtaların bir araya getirilmesiyle elde edilmiş çatı anlamında kullanılmaktadır. Anadolu’nun bazı bölgelerinde de bu kelime çobanların köyden uzak bölgelerde geçici olarak ikamet ettikleri ya da uzakta bulunan tarlalarda çalışanların eve dönüş yolunda zaman kaybetmemesi için kurdukları hasırdan, tahtadan veya çalılıklardan hızlıca inşa edilmiş kulübe ve barınaklar için kullanılmaktadır” (Johansen, 1966: 287-288). Ancak Türk boylarının yaşadığı bölgelerdeki iklimin sıcak ve soğuk olması alaçuk’un özellikle malzemesinin farklı olmasına yol açmıştır. Aynı şekilde çadırın[10] içi de farklı Türk boylarında değişik şekillerde düzenlenmiştir. Ancak yine de Türk boylarında çadırın temel ortak noktaları da vardır. Mesela; çadırın zemini genellikle topraktandı; bazı Türk boylarında (Sibirya ve Kıpçak grubu) çadırın zemini, ahşap döşeme ile de yapılırdı. Yere keçe döşenir üstüne halı veya hayvan postları serilirdi. Çadırın duvarlarında ise mutlaka kilimler ve halılar asılırdı (Adzhumerova, 2013: 355).  

c) Dil etkileşimi: Ev kelimesi, Türk dilinin en eski kelimelerinden biridir. Bu kelime, Eski Türkçeden itibaren tarihî lehçelerimizde eb (patlayıcı-ötümsüz ünsüz) > ew (damak-dudak v’si) > ev (diş v’si) şeklinde bir gelişim seyretmiş ve bugün çağdaş Türk lehçelerinde öv (Az.), öy (Trkm.), (Tat.), (Bşk.), (Uyg.), üy (Kır.), (Kzk.), (Özb.), (Kar.), (Nog.), (Krç. Mlk.), (KKlp), (Şor.), (Tel.) em (Hak.), ib (Şor.), (Alt.), ǖ (Tuv.), äm (Şor.) “ev” (ämdä parçan näbäzi “ev eşyaları, evin içindeki her şey”), äp (Küer. Uyg.) “ev”, äü (Tara, Küer. Kum.) “ev” biçimlerinde kullanılır olmuştur. Sibirya grubu lehçelerinden Alt. Tel. Leb. Şor. Sag. Koyb. Kaç. Küer. Bar. Tob. “ev, bina” anlamında tura kelimesi de “ev” anlamında (1905: III – 1446) kullanılmıştır. Teleüt Türkçesinde turaçak kelimesi de “küçük ev” anlamında (1905: III – 1446) kullanılır. Altay ve Teleüt Türkçelerinde tura kelimesi “ağaç ev (~ ağaç üy) ahşap ev” (1893: I – 149) anlamında kullanılır. Yine herhangi “bir şeyin alt kısmı” anlamındaki taban kelimesi de Osm. Krm. Şor, Leb. Sayg. Koyb. Kaç. Küer. Kum. Kaz. Kırg. Kar. L.T. (1905: III – 964) lehçelerinde ortak kullanılan kelimelerden biridir.

Aynı grupta yer alan Türk lehçelerinde kelime ortaklıkları daha çok göze çarpar. Şöyle ki, hem konuk hem de misafir kelimesi, Oğuz grubu lehçelerinde benzer şekillerde ve aynı anlamda yaygın kullanılan iki kelimedir. Buna karşılık Sibirya grubu lehçelerinde misafir (< A. misâfir) ve konuk (< *ko- + –n- (dönüşlülük) + (I4)k kelimeleri yerine ayildaş (Teleüt, Altay, Lebedin) “komşu”; yilçı (Altay, Teleüt) “konuk, misafir”; ayildı (Barabin) “konaklamaya seven kişi”; alçı (Sagay), ailçı (Altay) “ziyaretçi, misafir” kelimesi kullanılmıştır. Ancak Radloff’un sözlüğünde konak kelimesi, Sibirya grubu lehçelerinden Barabin, Kırgız, Şor ve Kumuk lehçelerinde “misafir” anlamında kayıtlıdır (1899: II – 537). Kıpçak grubu lehçelerinde Rusçadan alıntı kuşetka (Rus. ‘кушетка’) kelimesi de ortak kullanılan kelimelerden biridir: Kazan-Tatar Türkçesinde kuşetka “arkasız divan; kuşet, kerevet” (1979: II – 197); Kumuk Türkçesinde kuşetka “kanape, sedir” (192); Karakalpak Türkçesinde kuşetke “kanepe, sedir” (1988: III – 46); Başkurt Türkçesinde kuşetka (kenefi) “arkasız divan, kanepe” (1993: I – 558).

ç) İslam dininin etkisi: Türkler, İslamiyet’in kabulüyle birlikte yeni bir alfabeyi benimsemiş, böylelikle hem maddi hem de manevi kültüründe büyük değişiklikler yaşamıştır. Yalnız bu değişiklik, Türk dilinin bütün lehçelerinde aynı süreçte gerçekleşmemiştir. Şöyle ki, Türk dilinin Oğuz grubu lehçelerinde ev ve ev kavram alanı ile ilgili Arapçadan alıntılanan kelimeler sayıca daha fazladır. Mesela; Bugün Oğuz grubu lehçelerinin hemen hemen hepsinde sofra (<< Arapça “sufre”) kelimesi kullanılmaktadır. Kıpçak grubu lehçelerinden ise yalnızca Karaim Türkçesinde sofra (1974: 480) kelimesi kayıtlıdır. Buna karşılık Kıpçak grubu lehçelerinden Kazak (2003: 120) ve Kırgız Türkçelerinde (1988: 299), Karluk grubu lehçelerinden Özbek (1981: II -  85) ve Yeni Uygur Türkçelerinde (1992: III579) ise Farsçadan alıntı dastarkan (<< dastarkhawan) (destârhan: n. c. (nomen compositum) mantile mensalelongum: uzun sofra (Vullers, 1962: I-864)) kelimesinin farklı biçimleri kullanılmaktadır. Yalnız Uygur Türkçesinde supra kelimesi, ‘üzerinde hamur açılan mutfak eşyası’ (1992: III579) anlamında kullanılmaktadır. 

d) Farsçanın etkisi: Türkistan lehçelerinden Özbek ve Yeni Uygur Türkçelerinde Farsçanın etkisi diğer lehçelere göre daha fazladır. Çünkü bu lehçelerde, komşuluk ilişkileri ve bu ilişkilerin doğurduğu ticari ve kültürel alışverişler sonucunda Farsçadan evle ilgili çok sayıda kelime ve kavram alıntılaması yapılmıştır. Mesela; Özbek Türkçesinde (1981: II-313) “ev bark” anlamında Farsçadan alıntı hona (< hâne/han: IC. (Inscriptio cuneata) avahana; domus (Vullers, 1962: I-650)); Yeni Uygur Türkçesi’nde “sofra bezi” (1992: III579) anlamında Farsçadan alıntı dasthan kelimeleri gibi. Karluk grubu lehçelerinden Uygur Türkçesinde Türkçe konuk kelimesi yoktur. Onun yerine Farsçadan alıntı meman (1995: 271)[11] (<< mihmân)  (mihmân / mîhmân (forma ancta): conviva, hospes (Vullers, 1962: II-1243)) kelimesi vardır.

Kıpçak grubu lehçeleri; tarihî, dinî ve coğrafî etkenlerin sonucunda ilkin konuşma dili daha sonraki dönemlerde ilim dili olarak  Arapça ve Farsçadan ya doğrudan ya da dolaylı yollardan kelime almıştır. Mesela; Kırgız Türkçesinde (1998: I- 296) Farsçadan alıntı “ekmek, pide pişirmeye mahsus fırın” anlamında kullanılan dandır (< A. tennûr); Kırgız (1998: I- 297) ve Kazak Türkçelerinde (2003: 119) “büyük giriş kapısı” anlamında Farsçadan alıntı darbaza (< dervâze: der (kapı) + vâz/bâz (açık): porta maior et ampla: kale kapısı (Vullers, 1962: I-835)); Karakalpak Türkçesinde (1982: I – 46) Farsçadan alıntı “ayna” anlamında kullanılan āyîne kelimeleri gibi. Yalnız Kıpçak grubu lehçelerinden Kazak Türkçesinde Arapça ve Farsçanın etkisi oldukça azdır. Çünkü; “Kazak Türkçesi, Kazak boylarının rahat hayat şartları çerçevesinde gelişmiş bir Türkçedir. Bu boyların dinî kültür merkezlerine çok uzak olmaları yüzünden din eğitimi de küçük bir Kazak grubu içerisinde kalmıştır” (Buran-Alkaya, 2009: 275). Bu sebeplerle Arapça ve Farsçadan Kazak Türkçesine geçmiş kelimeler; ancak konuşma yoluyla girmiş olduğundan bunlar Kazak Türkçesinin ses ve şekil özelliklerine genellikle uymuştur (Kaliyev ve diğ., 1991: 92; Balakayev, Sızdıkova, Janpeyisov, 1968: 94-96).

f) Son dönem Rusçanın etkisi[12]: “Rusça, Türk dilinin lehçelerinden pek çok kelime aldığı gibi gerek Çarlık döneminde gerekse Sovyet döneminde yönetimi altında bulunan Türk topluluklarının söz varlığına kelimeler de vermiştir” (Atmaca, 2012: 275-298). Türk lehçeleri ile Rusça arasındaki kelime alışverişi bu Türk soylu halkların siyaset, sosyal hayat, kültür, ekonomi ve medeniyet sahasında uzun yıllar yakın ilişki içerisine girmesi sonucunda gerçekleşmiştir. Kıpçak, Karluk ve Sibirya grubu lehçelerinde ev ve kavram alanıyla ilgili kelimeler konusunda Rusçadan alınan kelimelerin miktarı azımsan­ma­yacak ölçüdedir. Mesela; bugün Kazan-Tatar Türkçesinde (1979: II – 196) Rusçadan alıntı кухня (kuhnya) > kuhne kelimesi “mutfak”; Başkurt (1993: I – 555), Kumuk (191) ve Tatar Türkçelerinde (1979: II – 178) Rusçadan alıntı кружка (krujka) krujka kelimesi, “metal bardak”; Kazak Türkçesinde (1899: II-1532) Rusçadan alıntı[13]

клет (klet) kelimesi “oda”; Altay Türkçesinde (1999: 146) Rusçadan alıntı ворота (parata) “büyük giriş kapısı”; Özbek Türkçesinde (1981: I – 380) Rusçadan alıntı косяк (kasyak) >> kesaki “kapı ya da pencere boşluğuna yerleştirilmiş çerçeve, söve” anlamında kullanılır.

g) Moğolcanın etkisi: Bilindiği üzere tarihî seyir içerisinde Türkler ile Moğollar yüzlerce yıl birbirine yakın coğrafyalarda iç içe yaşamışlardır. Türk boyları içerisinde Sibirya grubu lehçelerinde -ev kavram alanına giren kelimelere bakıldığında- Arapça ve Farsçanın yerini Moğolca kelimelerin aldığı görülür. Sibirya Türklerinde Arap ve Farslarla münasebetlerin coğrafi şartlar dolayısıyla çok az olması, dinlerinin farklı olması gibi sebepler, bu lehçelere giren Arapça ve Farsça kelimelerin sayısını azaltmış Moğolcadan alıntılanan kelimelerin sayısını ise artırmıştır. “Sibirya grubu lehçelerinden Tuva Türkleri Cengiz Han döneminden sonra Moğollarla aynı coğrafyada, aynı siyasi çatı altında bulunmuş XVII. yüzyıldan itibaren Budizmi kabul etmeleriyle aynı dinî inanca sahip olmuştur” (Arıkoğlu, 2012: 17-36). Mesela; bugün Altay (1999: 37) ve Tuva (2003: 76) Türkçelerinde “geçici olarak inşa edilen ev” anlamında çadır kelimesi yanında Moğolcadan alıntı baykan, paykan ve maygın kelimeleri kullanılmaktadır. Tuva Türkleri (2003: 29) bugün “oda” anlamında Moğolcadan alıntılanan dazılga (< tasalgaa < tasulg-a) ve “kiler, çadır, gölgelik” anlamında azar (< asar) (Arıkoğlu, 2012: 17- 36) kelimelerini kullanmaktadır.   

ğ) Çincenin Etkisi: Türkistan lehçeleri, Arapça, Farsça, Rusça ve Moğolcanın yanında Çinceden de kelimeler almıştır. Sinologlar tarafından özellikle Çinceden Uygur Türkçesine “hem erken dönemde yani tarihte hem de yakın dönemde yani Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra devlet organları, meslek adları, birim adları, yaşam ve üretime ait, siyasi, ekonomik, kültürel ve güncel yaşamla” (Öztürk, 2002: 183) ilgili kelimelerin alıntılandığı tespit edilmiştir. Radloff sözlüğünde Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan’da yaşayan Uygur Türklerinin konuştuğu Tarançin ağzında anbar, kiler’ anlamındaki şaŋ (<  Çince “cang”)[14] (1911: IV – 286) kelimesine yer vermiştir. Ayrıca bugün Kırgız Türkçesindeki momo (momo toğoloktop salğan üy: ‘balçık yuvarlaklarından yapılmış ev’) kelimesi de Çinceden (1998: II –569) alıntılanmış kelimelerden biridir.    

2. Kavram ve Kavram Alanı[15]

Bir dilin sözvarlığının öğrenimi, aynı zamanda kültür, tarih, etnoloji, etnografya ve coğrafya öğrenimine de ışık tutmaktadır. Her dilin kelime hazinesinde anlam yönünden birbiriyle anlam ilişkisi bulunan, anlamca akraba kelimeler vardır. Bu akraba kelimeler, “tek başlarına değil, kendileriyle ilişki içinde ve yakınlığı olan diğer kavramlarla/akraba kelimelerle ele alındığı taktirde gerçek değerleri anlaşılabilir” (Toklu, 2003: 100).

Radloff’un sözlüğünden hareketle tespit edilen kelimeler, “a) Oda araç gereçlerini karşılayan kelimeler; b) Mutfak araç gereçlerini karşılayan kelimeler; c) Evin bölümleriyle ilgili kelimeler; ç) Ev kelimesi ve ev türlerine ad olan kelimeler; d) Kapıyla ilgili kelimeler (kapı çeşitleri, kilit, anahtar vb.); f) Ev ve çadır inşaatındaki yapı malzemelerini karşılayan kelimeler; g) Avlu ve evin çevresi ile ilgili kelimeler; ğ) Komşu ve misafir ile ilgili kelimeler h) Temizlik araç gereçlerini karşılayan kelimeler; ı) Aydınlatma araç gereçlerini karşılayan kelimeler; i) Ev ile ilgili araç gereç kavramını karşılayan kelimeler” kavram başlıkları altında ve alfabetik sıraya göre şöyle verilmiştir[16]:

a) Ev Kelimesi ve Ev Türlerine Ad Olan Kelimeler

agaç üy, tura (Alt. Tel.) ‘ahşap ev’ (1893: I – 149); ağaç üy, tura (Alt. Tel.) ‘ahşap ev’ (1893: I – 149)

agıs (Şor.) ‘köknar ağacının dallarıyla örtülmüş şalaş’ (1893:  I – 168)     

ağış (Şor) ‘köknar ağacı dallarıyla örtülmüş şalaş’ (1893: I – 168)

alaça (Trkm.) ‘renkli kumaştan yapılan Türkmen çadırı’ (1989: I – 362)

alaçık (Kırg. Kaz. Krm. Osm.), alaçıh (Kar. T.) ‘ağaç dallarından yapılan şalaş; köyde yazlık mutfak’ (1989: I – 361)

alaçuk (Çağ.) ‘alaçık’ (“Türkistan’da ve Anadolu’da kabilenin mesken ettikleri kibitkalar ve  obalar”) (1989: I – 362)

alançık (Alt. Tel.) ‘ağaç kabuğundan yapılan çadır’ (1989: I – 359)

alandık (Küer.) ‘yazlık çadırı, şalaş, derme çatma baraka’ (1989: I – 360)

baraka (Osm.) ‘baraka’ (1911: IV – 1477)

barkuluk (Çağ.) ‘sığınak’ (1911: IV – 1484)

bäst (Çağ.) ‘ev, avlu; sığınak’ (1911: IV – 1630)

cort (Kaz.) = yort ‘avlu’ (1911: IV – 105)

çadır (Osm. Az. Uyg. Tel. Alt. Leb. Kaz.) ‘çadır’; kılçadır ‘keçi veya deve yününden çadır’; çadır etekliği (Osm.) ‘çadır keteni’; çadır başı ‘çadır girişi; çadır direği’ (1905: III – 1904)

çagırga (Çağ.) ‘çadır, şemsiye’ (1905: III – 1848)

çatır (Osm. Kaz. Kar. T. Tob. Küer.): ‘çadır’; (Kar. T.) ‘ev’ (Küer.) ‘yatak önündeki perde’ (1905: III – 1898)

çaylağ (Sag.) = yaylu ‘yazlık ev’ (1905: III – 1829)

çäri (Çağ.) ‘baraka, şalaş’ (1905: III – 1967)

çärgä (Osm. Çağ.) ‘tente, hangar’; (Osm. Çağ.) ‘iki direkli çadır, göçebe halkların küçük çadırları’ (1905: III – 1970)

çärgälik (Çağ.) ‘küçük yazlık çadır’ (1905: III – 1971)

dabır üy (Kırg.) ‘çatı kirişleri kısa olan çadır’ (1905: III – 1643)

dam (Osm. Az. Krm.) ‘çatı’; dam altına gir- ‘sığınak bul-’; ev: öküz damı ‘ahır’; dam havlısı ‘teras’ (1905: III – 1648)

däbrüy (Kırg.) ‘çatı kirişleri kısa olan kulübe’ (1905: III – 1691)

därim (Osm.) ‘Türkmen çadırı’ (1905: III – 1672)

eb (Sag. Kob.) ‘ev, çadır’ (1989: I – 925)

äm (Şor.) ‘ev’ (ämdä parçan näbäzi ‘ev eşyaları, evin içindeki her şey’) (1989: I – 944)

äp (Küer. Uyg.) ‘ev’  (1989: I – 918-921)

äü (Tara. Küer. Kum.) ‘ev’ (1989: I – 671)

äv (Uyg. Osm. Çağ.) ‘ev’ (ak äv ‘beyaz ev’;  kara äv ‘kara ev’ (‘göçebe kabilelerin adları’) (1989: I – 939-940)

ävcäz  (Osm.) ‘küçük ev’  (1989: I – 943)

ıspa (Küer.) ‘ev’ (1989: I – 1399)

ızba (Kum.) ‘ev’  (1989: I – 1399)

iv (Kar. L.) ‘ev’ (Daol tänri tolturup ädi ivlarin namättän ‘Tanrı doldurmuştu evlerini nimetle’)  (1893 – I: 1570)

izbä (Osm.) ‘yeraltı kiler’; izbä yer ‘kirli ev’ (1989: I – 1545)

hanä (Osm.) ‘ev’ (1989: II – 1748)

kagir (Osm.) ‘taş ev’ (1899: II – 1534)

karaldı (Kaz.) ‘ek bina’ (1899: II – 160)

karaşa (Kırg.) ‘eski kara çadır’ (1899:  II – 164)    

kigiz öy (Tar.) ‘keçe çadırı’ (1899: II – 1341)

kis üy (Tel.) ‘keçe çadırı’ (1899: II – 1385)

konak (Osm.) ‘misafirhane’; konak evi (Krm.) ‘misafir odası’; (Osm.) ‘paşa evleri, sarayları; paşa konağı’ (1899:  II – 537)

kos (Kırg.) ‘küçük yolculuk çadırı’ (1989: II – 622)

koş (Çağ.) ‘küçük çadır’ (1899:  II – 636)

köymö (Kaz.) ‘kulübe’ (1989: II – 1325)

kuluba (Osm.) ‘kulübe, bekçi kulübesi’ (1989: II – 981)

kui (ET) ‘kadın çadırı; eskiden Kırgız Türklerinde soylu kadınların yaşadığı çadır’ (1899:  II –  888)

küerkö (Kırg.) ‘sırık ve tek parça keçeden yapılan çadır’ (1899: II – 1458)

kurya (Çağ.) ‘kötü inşa edilmiş bina; kulübe, baraka’ (1989: II – 941)

kuş (Kaz.) ‘çadır, şalaş’ (1989: II – 1024)

kuşun (Osm.) ‘yaşayacak yer, sığınak’ (1989: II – 1028)

mäskän (Krm.) Arapçadan ‘ev’ (1905: III – 2108)

oba (Krm. Çağ. Osm. Az. Uyg.) ‘göçebe kabilelerin yaşadığı keçe çadırı’ (Az.) ‘çobanların taştan kulübesi’ (1989: I – 1157)

otau (Kırg. Çağ.) ‘damadın yeni beyaz çadırı (ak otau)’ (1989: I – 1103)

odag (Şor. Küer. Sag. Koyb. Yak.) ‘şalaş, baraka’; keden odag (Şor.) ‘çadır’  (1989: I – 1121)

odak (Uyg.) ‘ev, oda’ (1989: I – 1122)

odau, otau (Kırg.) ‘tarlada dikilen şalaş’ (1989: I – 1121)

odu (Tel. Alt.) ‘şalaş, çadır’ (1989: I – 1125)

orda (Bar. Kırg.) ‘saray’ (Çağ. Az. Tar.) ‘sultan çadırı’ (1989: I – 1072)

ordu (Uyg.) ‘han çadırı, saray’ (1989: I – 1072)

otag (Çağ. Osm.) ‘otağ, çadır’ (1989: I – 1104)

otak (Çağ. Tar.) ‘kulübe’ (Osm. Çağ.) ‘çadır’:  otak-i-humayun ‘sultan çadırı’  (1989: I – 1104)

öp (Sağ. Uyg.) ‘ev’ (1989: I – 1308)

öv (Az.) ‘ev’ (1989: I – 1313)

öy  (Tar. Çağ.) ‘ev, çadır, aile’  (1989: I – 1171); öy (Kaz.) ‘ev’; taş öy ‘taş ev’; ağaç öy ‘ahşap ev’; öyiginäy (Kaz.) ‘küçük ev’  (1989: I – 1335)

park (Uyg.) – bark ‘bina’ (uluk yolda ätmä sän äv park yagın! ‘büyük yola yakın ev kurma!’ (KB)) (1911: IV – 1153)

paykan (Alt.) ‘çadır’ (paykan tarttı ‘çadır kurdu’;       paykan yastı ‘çadırı kaldırdı’) (1911: IV – 1119)

pükmä (Tel.) ‘kırgız çadırı (1911: IV – 1395)

sadır (Sag. Koyb.) ‘çadır’ (1911: IV – 387)

saray (Uyg. Osm. Tar. Kum. Kaz. Kırg. Küer. Tel.): (Uyg. Osm. Kum.) ‘ev, saray’; (Uyg.) ‘kervansaray’; (Tar.) ‘oda, ev’; (Tel.) ‘kuru ot ambarı’; (Kaz. Tob. Küer.) ‘ahır’; sıyır

sarayı, at sarayı ‘inek ahırı, at ahırı’ (1911: IV – 315)

söltü (Tub.) ‘ağaç kabuğundan yapılan çadır’ (1911: IV – 584)

şamyana (Çağ.) ‘çadır’ (“Anıng aldıda şamyana tikib olturub idiler” (Bb.) (1911: IV – 993)

şatır (Kırg.) ‘çadır’ (1911: IV – 969)

tämbük (Çağ.) ‘küçük çadır (büyük çadırdan ayrı olan kısım)’ (1905: III – 1139)

tärbä (Sag.) ‘yurta’ (1905: III – 1077)

tirgä (Tel.) ‘saray’ (1905: III – 1374)

tirmä (Başk.) ‘keçe çadırı’ (1905: III – 1378)

togur (Çağ.) ‘uzun kulübe’ (1905: III – 1163)

tubur (Kırg. Bdg.) ‘şalaş, baraka (adalarda kurulur)’ (1905: III – 1515)

tura, ağaç üy (Alt. Tel.) ‘ahşap ev’ (1905: III – 149)

tura (Alt. Tel. Leb. Şor. Sag. Koyb. Kaç. Küer. Bar. Tob. Uyg.) ‘ev, bina’ (togus puluŋnug altın tura (Sag.) ‘dokuz köşeli altın ev’; agaş tura (Alt.) ‘ahşap ev’; taş tura (Alt.) ‘taş ev’; turaçak (Tel.) ‘küçük ev’) (1905: III – 1446)

turuk (ET. Uyg. Çağ.), turuş (Kar. L. T.) ‘durulan, yaşanılan yer’ (1905: III – 1453)

tütük (Kırg.) ‘çadır’ (1905: III – 1572)

urt (Çağ.) ‘çadır, menzil’ (1893: I – 1670)

ǖ (Bar. Şor. Alt. Kırg.) ‘ev’ (apşıyak ǖgünä nandı (Şor.) ‘ihtiyar evine döndü’;                                                     

odıg ǖ (Şor) ‘ot ile yapılmış çadır’) (1893: I – 798)

ülkä (Tel.) ‘tepesi ve yukarısı parmaklıklı keçe çadırı’  (1893:  I – 1855)

ürgä (Sag. Koyb. Çağ.) ‘saray, çadır, alp çadırı’ (1893:  I – 1839)

üy (Alt. Tel. Leb. Kırg. Çağ.) ‘ev, çadır’; kĭs üy (Kırg.) ‘keçe çadırı’ (agaş üy  (Kırg.) ‘ahşap ev’; taş üy (Kırg.) ‘taş ev’; kärägä üy (Kırg.) ‘çitli yurta’; koş üy (Kırg.) ‘küçük yolcu çadırı’; altı kanat üy (Kırg.)  ‘altı kanat ev’;  od-üy (Alt.) ‘konuş şeklindeki çadır’  (1893:  I – 1799)

yapı (Osm.) ‘bina’ (1905: III – 262)

yayla (Osm.) ‘yazlık ev’ (1905: III – 11)

yaylak (Çağ.) ‘yazlık ev’ (1905: III – 11)

yaylu (Alt. Tel. Kumd.) ‘yazlık ev’ (1905: III – 13)

yiv, yivçek (Kar. L.) ‘ev, evcik’(1905: III – 532)

yort (Kaz.) ‘yurt; avlu (tüm içindekilerile birlikte), tüm ev’ (yort iyesi ‘ev sahibi’; yort katını ‘ev hanımı’; yort karavçı ‘ev bekçisi’; yaŋı yort saldım ‘yeni ev kurdum’; yort itemiz ‘ev sahipliği yapıyoruz’) (1905: III – 459)

yurt (Alt. Tel. Kum. Osm. Çağ.) ‘yaşanılan yer, ev’ (yurttap yatkan kijiniŋ yurtu turat iyäzi yok (Alt.) ‘yaşayan kişinin yurdu duruyor, izi yok’) (1905: III –  549)

yüv (Kar. T.) ‘ev’ (1905: III – 624)

b)  Evin Bölümleriyle İlgili Kelimeler

ağınduk (Bar.) ‘merdiven’ (1893: I – 156)

ambar (Çağ. Krm. Kaz. Kum.), anbar (Osm. Alt.), anmar (Leb.) ‘depo, ambar,                                                                

ekmek mağazası’ (1893: I – 513)

astana (Az.) ‘eşik, avlu, antre’ (1893: I – 550)

aş ävi (Osm.) ‘mutfak’ (1893: I – 939)

aş bişirgän äü (Kum.) ‘mutfak’ (1893: I – 671)

ateşlik  (Osm.) ‘ocak yakılan yer’ (1893: I – 459)

aya (Alt. Tel. Sag. Koyb. Yak.) ‘duvar, çit, set’ (1893: I – 198)

aynak (Kırg.) ‘pencere’  (1893: I – 18)

ateşlik (Osm.) ‘ocak yakılan yer’ (1893: I – 459)

basamak (Osm.) ‘merdiven basamağı, kapu basamağı, basamak taşı; kırk basamak merdiven’ (1911: IV – 1530)

bülmä (Kaz. Tob. Tüm.) ‘oda, oda bölümü’, kunak bülmesi ‘misafir odası’; algı bülme ‘antre’; yokloy torgon bülmä ‘yatak odası’  (1911:  IV – 1896)          

cabındı (Kırg.) ‘barakanın kuru ottan yapılmış çatısı’ (1911: IV – 58)

cumbä (Osm.) ‘balkon, teras; parmaklıklı pencere’ (1911: IV – 179)

çalman (Kar. T.) ‘çit, duvar’ (1905: III – 1892)

çamdıg (Sag.) ‘taban’ (1905: III – 1941)

çardak (Kar.T. Krm.) (Osm.Tel.): (Kar.T.) ‘yukarıdaki oda’; (Krm.Osm.) ‘balkon’; asma çardağı ‘üzüm dallarıyla çevrilmiş balkon’; (Tel.) ‘çatı arası, bekçi kulübesi’ (1905: III – 1869)

çäpär (Osm.) ‘çit, duvar; engel’ (1905: III – 1994)

dirim (Çağ. Osm.) ‘çadırın ahşap parmaklıkları’: dirim äv (Osm.), dirim öy (Çağ.) ‘çadır’ (1905: III – 1763)

dıvar (Osm.) ‘duvar’ (1905: III – 1750)

döşämä (Osm.), takta döşämäsi ‘ahşap taban’ (1905: III – 1740) ädän (Çağ.) ‘çadırın aşağı kısmı; değersiz kişilerin oturduğu evin kapısına yakın bir yer’                                                   (“tör” (baş köşenin zıt anlamlısıdır) (1893: I – 850)

ergä (Kırg.) ‘çadırın kapı yanındaki kısmı (misafirleri oraya oturtmak saygısızlıktır)’ (ergägä oturma, törgö otur! ‘kapıya yakın oturma, başköşeye otur!’) (1893: I – 784)

farstı (Kar. L.) ‘duvar’ (1911: IV – 1913)

gümbäz (Kaz.) ‘kümbet, kubbe’ (1899: II – 1656)

hamam (Osm.) Arapçadan ‘banyo’ (1899: II – 1780)

harämlik (Osm.) ‘evde kadınlara ait bölüm’ (1899: II – 1750)

hasar (Osm.) Arapçadan ‘duvar, çit’ (1899: II – 1766)

içkeri (Kar. T.) ‘oda’ (1893 : I – 1518)

içkilei (Kar. T.) ‘oda, yatak odası’ (1893 : I – 1519)

il (Uyg.) ‘kapıya yakın yer (değersiz kişilerin oturtulduğu yer)’ (1893 : I – 1472)

irgä (Kırg.) ‘çadır parmakılığının alt kısmı’: irgä konuksa caksı cer ‘çadırı koymak                                                                                                               

için uygun bir yer’; (Tel.) ‘eşik’ (1893: I – 1468)

kagu (Uyg.) ‘ocak’ (1899:  II – 76)

kalam (Kırg.) ‘çadır borusunun direği’ (1899: II – 235)

kama (Sag.) ‘çadırın tepesindeki deliğin ahşap halkası’; (Belt.) ‘parmaklık, çit, duvar’ (1899: II – 108)

kamkar (Kumd.) ‘bina sundurması’ (1899: II – 490)

kanat (Osm.) ‘çadır parmaklıkların ayrı parçaları, çadır kanadı’ (1899: II – 112)

kärägä (Alt. Tel.) ‘çadır duvarını oluşturan parmaklık’ kärägä ayil (üy) ‘parmaklıklı çadır’; kärägäniŋ közü ‘parmaklığı oluşturan dayakların tepesi’ (1899: II – 1090)

kärtäk (Kum. Krm.) ‘oda’ (1899: II – 1103)

kilär (Kırg.) ‘kiler’ (1899: II – 1368)

kirgiş (Şor) ‘giriş’ (1899: II – 1361)

kiris (Kırg.) (eve) ‘giriş’ (1899: II – 1358)

kiriş (Uyg. Çağ.) ‘giriş’ (kirişkä körü sän çıgış kıl yäkiŋ (KB)) (1899: II – 1359)

kirüş (Çağ.) ‘giriş’ (1899: II – 1361)

kirü (Tel.) ‘giriş’ (1899: II – 1361)

kizilçi (Tar.) ‘yatak odası’ (1899: II – 877)

klät (Kaz.) ‘Rusçadan: oda; ak klät ‘temiz misafir odası’; aşlık klät ‘yemek odası’

koğuş (Osm.) ‘aşağı kat, salon’ (1899: II – 519)

kovoş klät ‘ortadan ikiye bölünmüş oda (yarısı depo olarak kullanılır, diğer yarısında da yazın dinlenilir)’ (1899: II – 1532)

küldröüş (Kırg.) ‘çatıyı destekleyen çubuklar’(küldröüşü Küert sınsın! ‘çatısı kırılsın!’ anlamındaki beddua (~ kargış)) (1899: II – 1479)

makış (Şor.) ‘merdiven’ (1911: IV – 1996)

mähsän (Krm.) ‘kiler, depo’ (1899: II – 2077)

mıralık (mirelik) (Tob.) ‘baca’ (1911: IV – 2141)

mutba (Osm.), mutbak ‘mutfak’ (1911:  IV – 2199)

müäşä (Tara.) ‘evin köşesi’ (1899: II – 2217)

oda (Krm. Osm.) ‘oda, ev’: dış oda ‘antre’; cemiyet odası ‘salon’;    hasodası‘hizmetliler odası’ (1893 : I – 1121)

orı (Sag.) ‘çadırın içerisindeki çukur (patates saklamak için)’ (1893: I – 1054)

oru (Uyg. Çağ.) ‘tohum saklama çukuru’ (1893: I – 1054)

parmaklık (Osm.) ‘parmaklık; balkon parmaklığı, bahçe parmaklığı, pencere parmaklığı’ (1911: IV – 1161)

pas (Bar.) ‘taban’ (1911: IV – 1185)

pälämpäy (Tar.) ‘merdiven’ (1911: IV – 1244)

pencere (Osm.) Farsçadan ‘pencere’ (1911: IV – 1230)

pärdi (Az.) ‘ahşap tavan’ (1911:  IV – 1239)

pätik (Çağ.) ‘çatı dayağı’ (1911: IV – 1248)

pilä (Özb.) ‘basamak’; pilä paya ‘merdiven’ (1911: IV – 1337)

pölmö (Bar.) ‘antre, giriş’ (1911: IV – 1304)

saltım (Şor) ‘tahta, taban’ (1911: IV – 370)

selamlık (Osm.) ‘erkeklerin bir eve ziyarete geldiklerinde girebilecekleri bölüm’ (1911: IV – 478)

sipa (Çağ.) ‘teras’ (1911: IV – 726)

sofa (Osm. Krm.) (Osm.) ‘cami önündeki taştan oturma yeri; divan; (Osm.) alafranga salon’ (1911: IV – 560)

sofra hanä (Osm. Krm.) ‘yemekhane’ (1911: IV – 561)

sug (Çağ.) ‘tavan, çatı’ (1911: IV – 755)

şırvani (Osm.) ‘en üst oda, evin düz çatısı’ (1911: IV – 1054)

şip (Çağ. Özb.) ‘çatı, tavan’ (1911: IV – 1087)

şaŋ (Tar.) Çinceden ‘anbar, kiler’ (1911: IV – 286)

tabandırık / tabaldırık  (Kırg.) ‘çadır eşiği’ (1905: III – 966)

tagana (Kaz.) ‘bodrum’ (1905: III – 796)

takça (Osm. Çağ.) ‘raf, duvar dolabı’ (1905: III – 792)

tam (ET. Uyg. Sag. Tar. Çağ Kırg. Kaz.) ‘duvar’ (tamnın kulegi bar (Tar.) ‘duvarın kalağı var’) (1905: III – 991)

tam musandäräsi  (Osm.) ‘çardak’ (1905: III – 2203)

tavan (Osm. Krm.) tavan, kat, çatı arası (tavan içi odası ‘çatı arası odası’) (1905: III – 984)

täläk (Çağ.) ‘Orta Asya evlerindeki çift tavan (erzak deposu olarak kullanılır)’ (1905: III – 1082)

täräçä (Küer.), täräzä (Kaz. Bar. Tob.) ‘pencere’; täräzä kapkaçı ‘pancur’; tereje (Kar. T.) ‘pencere’ (1905: III – 1064); täräzä yanagı ‘pencere sövesi’) (1905: III – 1063)

tolık (Tel. Kmd.) ‘evin köşeleri’ (1905: III – 1196)

tör (ET. Uyg. Çağ. Tel.Leb. Şor, Alt. Sag. Koyb. Kaç. Kırg. Tar.) ‘başköşe’ (tör paştap otur! (Alt.) ‘başköşeye otur!’ (1905: III – 1249)

töböldürük (Kırg.) ‘şalaş çatısı’ (1905: III – 1272)

turkurka (Çağ.) ‘duvar’ (“Andag divarnı arablar sedd diyorlar, türk birlen turkurka dirler” (Abg.) (1905: III – 1457)

tupraksa (Kaz.) ‘çatı arası’ (1905: III – 1513)

turanıŋ ordı (Alt.) ‘evin temeli’ (1905: III – 1055)

tübä (Kaz.) ‘tepe’; öy tübäsi ‘çatı’ (1905: III – 1597)

tümtük (Koyb.) ‘baca’ (1905: III – 1604)

tündük (Şor. Kırg.) ‘baca, bacanın kapağı’ (1905: III – 1555)

tünlük (Çağ. Krm.) ‘pencere; baca’ (1905: III – 1554)

tünnük (Kaç.) ‘baca, bacanın kapağı’ (1905: III – 1555)

tüŋnik (Tar.) ‘baca’ (1905: III – 1545)

tüŋnük (Bar.) ‘baca’ (1905: III – 1545)

tüŋlük (Çağ.) ‘baca, baca kapağı’; (Uyg.) ‘pencere’ (1905: III – 1545)

tüşäm (Kaz.) ‘tavan’ (1905: III – 1589)

ula  (Tel.) ‘duvar ile taban arasındaki kenar, süpürgelik’ (1893: I – 1675)

ülgär (Sag.) ‘raf’ (1893: I – 1857)

ürlik (Tob.) ‘çatı’ (1893: I – 1842)

üzük (Bar.) ‘çatı’; (Kırg.) ‘çadırın üzerini örten keçe’: yogarı üzük ‘çatı keçesi’;                                                     

tömöngü üzük ‘aşağıdaki keçe’ (1893: I – 1894)

yemişlik (Osm.) ‘yemiş ambarı’ (1905: III – 393)

c) Kapıyla İlgili Kelimeler (kapı çeşitleri, kilit, anahtar vb.)

açkıç (Kaz. Krm.), aşkış (Kırg.) ‘anahtar’;  kapu açkıçı (Krm.) ‘kapı anahtarı’ (1893: I – 513)

biçin (Çağ.) ‘ana kapı’ (1899: II – 1781)

boro (Kaz.) ‘kapı sövesi’;  öy işikniŋ borosı ‘ev kapısı sövesi’ (1911: IV – 1708)

bosaga (Kırg. Krm. Çağ.) ‘eşik’ (Kırg.) ‘ev kapısının her iki tarafından yana olan yer’ (1899: II – 1679)

brama (Kar. T.) ‘ana kapı yanındaki küçük kapı’ (1899: II – 1906)

camlık (Osm.) ‘büyük pencere, cam kapı’ (1911: IV – 64)

cozok (Kaz.) ‘kilit’ (1911: IV – 107)

çıganak (Küer. Kaz.) ‘kapı çengeli, ilik’ (1911: IV – 2063)

çoyı (Tel. Alt.) ‘kilit’ (1911: IV – 2017)

darbaza (Kırg.) Farsçadan ‘büyük giriş kapısı’ (1905: III – 1631)

därväzi (Tar.) ‘şehir kapısı, büyük giriş kapısı’ (1905: III – 1676)

dırkaz (Osm.) ‘demir sürme, kapı tırkazı’ (1905: III – 1746)

äbriknä (Çağ.) ‘sade kapı’ (1893: I – 935)

äçäk (Sag.) ‘kapı yanındaki ilik’ (1893: I – 862)

äjik (Alt. Tel. Leb. Şor. Küer.) ‘kapı’ ejik kajı (Alt.) ‘kapı aralığı’;                                                           

yan äjik (Tel.) ‘avlu kapısı’ (1893: I – 915); äjük (Uyg.) ‘eşik’ (1893: I – 916)

äkçä, kapug äkçäsi (Sag.) ‘kapı mafsalı’ (1893: I – 685)

äläŋä (Alt. Tel.) ‘kapı eşiği, iskeleti’; äjik äläŋäsi (Tel.) ‘eşik’; äläŋädä yölöp koygon kördü (Alt.) Kapıya yaslandığını gördü  (1893: I – 812)

erkän (Sağ. Koyb. Kaç.) ‘eşik, kapı çerçevesi’ (1893: I – 779)

äsik (Kar. L.), esik (Kırg.) ‘kapı’ (agaş esik ‘ahşap kapı’; kîs esik ‘kapı boşluğunu örten keçe’) (1893: I – 943)

äşik (Tar. Krm. Kum. Az. Osm. Çağ.):  (Krm. Tar. Çağ. Kum. Kar.T.)  ‘kapı’; (Osm.) ‘eşik’ (üst eşiyi ‘kapının üstü’; alt eşiyi ‘eşik’); (Osm.) ‘giriş’ (1893: I – 906)

äşiklik (Çağ. Osm.) ‘kapının olduğu yer’ (1893: I – 909)

ezik (Sag Koyb. Kaç.) ‘kapı’ (ezik säri körzö pir alıp odur-çadır ‘eşiğe doğru baktığında orada alp oturuyormuş’; ezigin ayıp kirip keldĭ ‘kapıyı açıp girdi’) (1893: I –  894)

gıfıl (Az.) ‘kilit’ (1899: II – 1618)

işik (Tar. Kaz. Tob.) ‘kapı’ (1893: I – 1553)

jäpsi (Tar.) ‘kilit’ (1911: IV – 627)

kabak (Kar. L) ‘kapı’ (1899: II – 438)

kalga (Tel.) ‘ahırın ahşap kapısı’ (1899: II – 254)

kālka (Sag.) ‘ahır kapısı, kapı’ (1899: II – 250)

kakpak (Alt. Tel. Şor. Leb. Sag. Koyb. Kırg.) ‘kapının kanadı’ (1899: II – 69)

kapığ (ET) ‘kapı’ (tämir kapığ ‘demir kapı’) (1899: II – 412)

kapka (Kaz. Tob. Bar. Kırg.) ‘kapı, kapı girişi’ (1899: II – 419

kapu (Krm. Osm.) ‘kapı’ (iki kanatlı kapu; baş kapu; ön kapu; ard kapu; asma kapu) (1899: II – 415)

kapu yaşması (Krm. Osm.) ‘perde’ (1899: II – 415)

kapuk (Çağ.) ‘kapı’ (1899: II – 416)

käpäŋk (Osm.) ‘pencere kanadı, kaldırmalı kapı’ (1899: II – 1186)

käsmälik (Osm. Çağ.) ‘topraktan soba, ahşap kilit’ (1899: II –  1170)

kıpçıma (Osm.) ‘kapının çapraz latası’ (1899: II – 845)

kilit (Kırg. Krm.),  kilid (Osm.) ‘kilit; asma kilit’ (1899: II – 1370)

kipçima (Çağ.) ‘ana kapıyı destekleyen tahta’ (1899: II – 880)

kulpu (Kırg.) ‘kilit’ (1899: II – 990)

kulup (Kırg.) ‘kilit (kapı kilidi)’ (1899: II – 981)

kutpa (Osm.) ‘kapı iliği’ (1899: II – 997)

kuzu (Osm.) ‘büyük kapı yanındaki küçük kapı’ (1899: II – 1019)

madaŋ (Özb.) ‘ahşaptan yapılmış kapı kilidi’ (1911: IV – 2048)

mandal (Osm.) ‘kapı veya pencere mandalı’ (1911: IV – 2023)

maul (Tob.) ‘sırık, sürgü, tırkaz’ (1911: IV – 1993)

menteşe (Osm.) ‘kapı veya pencere sürgüsü’ (1911: IV – 2087)

pırava (Osm.) ‘kilit’ (1911: IV – 1310)

piraman (Özb.) ‘kapı ve pencere üstündeki (yukarısındaki) kemer’ (1911: IV – 1331)

pirtäläk (Şor) ‘kapı sövesi’ (1911: IV – 1335)

sa (Uyg.) ‘kilit’ (1911: IV – 215)

sıkırlauk (Kırg.) ‘çadırın ahşap kapısı’ (1911: IV – 609)

söye (Osm. Çağ.) ‘pencere veya kapı sövesi’ (üst söye, alt söye, yan söyeler) (1911: IV – 578)

sürgü (Osm. Çağ.) ‘kapı sürgüsü’ (1911: IV – 822)

tırkaz (Osm.) ‘ana kapıyı kapamaya yarayan dayak, sürgü’ (1905: III – 1325)

totko/totkoç (Kaz.) ‘kapı kolu’ (1905: III – 1280)

tupsa (Kaz) ‘kapı iliği’ (1905: III – 1513)

yaŋak (Bar.) ‘kapı sövesi’ (1905: III –  59)

yaŋaklau (Tara.) ‘kapı veya pencere sövesi’ (1905: III – 59)

yankazuk (Çağ.) ‘kapı sövesi’ (1905: III – 88)

yanyagaç (Tar.) ‘kapı sövesi (1905: III – 91)

yozok (Kaz.) = yuzak ‘kilit’ (1905: III – 462)

yusak (Tara. Kum.) ‘kilit’ (1905: III – 566)

ç) Avlu ve Evin Çevresi ile İlgili Kelimeler

agıl (Küer. Az.) ‘koyun ahırı, damız’ (1893: I – 167)

ahır (Krm. Osm.) ‘ağıl, ahır’ (1893: I – 133)

ahur (Az. Osm. Çağ.) (Az.) ‘yemlik, ahır’ (1893: I – 135)

apan (Kırg.) ‘eski yıkılmış kuyu’ (1893: I – 612)

aran (Tob. Bar. Çağ. Krm.) ‘giriş, antre’ (Tob. Çağ.), ‘avlu’ (Bar.), ‘ahır’, at aranı ‘at ahırı’; koy aranı ‘koyun ahırı’ (Krm.Çağ.) (1893: I – 200)

artkı (Tel. Şor.) ‘iki direk üzerine konulan ve çamaşırı asmak için kullanılan çıta’ (1893: I – 316)

aula (Kir.) ‘samanlık’; pişen aulası ‘ot ambarı’ (1893: I – 75)

aurız (Kum.) ‘tuvalet’ (1893: I – 72)

azbar (Kırg. Kaz. Krm. Kar.T.) ‘at azbarı’ (Kaz.); ‘at ahırı, çit azbarı’ (Kaz.); ‘çit, ör,                                                          

avlu’ (Krm. Kar.T.); ‘dışarısı, evin dışarısı’ (1893: I – 581)

bagana (Kırg. Kaz. Kar. L.T.) ‘direk, destek, çadır sırığı’ (1911: IV – 1448)

çit (Osm. Çağ. Tar.) ‘duvar’ (1905: III – 2140)

äjik alı (Şor) ‘avlu’ (1893: I – 915)

äşik (Osm.) ‘evin dışı’; ävdä äşiktä ‘içeride ve dışarıda’ (1893: I – 906)

hōla (Tar.) ‘avlu’ (1899: II – 1794)

kaja (Şor) ‘avlu’ (1899: II – 398)

kapkar (Kumd.) ‘sundurma, ahır’ (1899: II – 420)

karım (Tel.) ‘ev yanındaki lağım’ (1899: II – 183)

kaşa (Tar.) ‘çit, ör’ (1899: II – 389)

kaza (Sag.) ‘çadırın yanındaki ahır; avlu’ (1899: II – 363)

kazıntı (Alt.Osm.) ‘kazılan kuyu’ (1899: II – 378)

kora (Kırg. Bar. Çağ.) ‘ahır’, (Kırg.): karangı kora ‘kapalı ahır’; (Bar.) ‘avlu’ (1899: II – 551)

kura (Kaz.) ‘hayvan avlusu’; at kurası ‘at avlusu’ (1899: II – 920)

kümäs (Krm. Osm.) ‘kümes’ (kümes gibi ev (kirli ev); ne damı var ne kümesi (evsiz) (1899: II – 1525)

kümirlik (Kaz.) ‘kömür deposu’ (1899: II – 1526)

küerändik (Şor) ‘avlu, kapalı alan, kapı önündeki temiz alan’ (1899: II – 1451)

maskak (Tel.) ‘kuru ot ambarı’ (1911: IV – 2053)

örökkö (Tel.) ‘avlu’ (1893: I – 1221)

päyä (Az.) ‘ahır’ (1911: IV – 1221)

sedän (Sag. Koyb.) ‘çit, duvar’ (1911: IV – 484)

şarbak (Kırg.) ‘duvar, çit, avlu’ (1911: IV – 959)

tästäk (Osm.) Farsçadan ‘duvarı destekleyen büyük dayak’ (1905: III – 1101)

utar (Kaz. Başk.) ‘hayvan avlusu’ (1893: I – 1706)

utınlık (Kaz. Tob.) ‘avluda odunların durduğu yer’ (1893: I – 1706)

yabıltı (Alt. Tel.) ‘hangar, tente’ (1905: III – 281)

yabıltkı (Tel.) ‘üzeri kapalı avlu’ (1905: III – 281)

d)   Ev İle İlgili Araç  Gereç Kavramını Karşılayan Kelimeler

aspap (Kırg.) ‘ev araç gereçleri, esbap’ (1893: I – 554)

kaplama (Osm.)  ‘mutfak araç gereçleri’ (1899: II – 424)

sayman (Kırg.) ‘ev araç gereçleri’ (1911: IV – 232)

turman (Kırg.) ‘araç gereç’; üy turmanı ‘ev araç gereçleri’ (1905: III – 1464)

üydürä (Şor) ‘ev araç gereçleri’   (1893: I – 1802)

e) Aydınlatma Araç Gereçlerini Karşılayan Kelimeler

çıra (Osm. Kaz.) ‘çıra, mum’ (1905: III – 2075)

çırag (Osm.Krm.) ‘mum, çıra, ışık’ (1905: III – 2072)

işäm (Kaz.) ‘mum’ (1893: I – 1588)

işämdäl (Kaz.) ‘şamdanlık’ (1893: I – 1588)

mum (Osm. Uyg. Krm. Çağ. Özb. Trkm. Tar.) ‘balmumu: ak mum, kara mum, mum’ (1911: IV – 2216)

pilik (Tar. Özb. Çağ.) ‘fitil’ (1911: IV – 1338)

piltä (Çağ. Kaz. Tar.) ‘fitil’ (1911: IV – 1342)

şam (Osm. Çağ. Tar. Kırg. Kaz.) ‘mum’; şam kafuri (Osm.) ‘beyaz balmumu’; may

şam (Kırg.) ‘yağlı mum’; balsız şam (Kaz.) ‘stearik mum’ (1911: IV – 991)

şamdan (Osm. Tar.) ‘kümüş şamdan, el şamdanı, çifte şamdan, duvar şamdanı, orta

şamdanı (avize)’ (1911: IV – 994)

şırak (Kırg.) = çırak ‘mum’ (1911: IV – 1051)

säm (Bar.) ‘mum’ (1911: IV – 991)

yula (Soy. Uyg.) ‘mum, meşale’ (1905: III – 553)

f) Mutfak Araç Gereçlerini Karşılayan Kelimeler

adı (Sag.) ‘karıştırma kaşığı; ceviz ve arpa kızartırken karıştırmak için kullanılan bir ucunda kozalak olan çubuk (1893: I –  489)

adıŋa (Şor.) ‘yumuşak deriden büyük çuval’ (1893: I – 489)

arsun (Çağ.) ‘teknedeki hamuru kazımak için kullanılan alet’ (Şeyh Süleyman, Çağatayca-Osmanlıca, İstanbul, 1298: “kazganın dibini kazacak alt kırgıç dahi dirler”) (1893: I –  327)

astau (Kırg.) ‘ahşap kap, tekne’ (cer astauu ‘kışın yere kazılmış kütük’) (1893: I – 550)

atıg (Çağ.) ‘yağ yapımında kullanılan ahşap kap’ (Şeyh Süleyman, Çağatayca-Osmanlıca, İstanbul, 1298: “süt ve yoğurdu içine atarak çalkaladıkları küçük yayık”) (1893: I –  462)

atık (Az.) ‘yağ yapımında kullanılan kaşık’ (1893: I –  459)

auan, auan sokı (Tob. Kırg.) ‘havan’ (1893: I –  68)

ayakşınak (Şor.) ‘küçük kâseler’ (1893: I –  208-209)

badkan (Çağ.) ‘kaşık, ahşap kepçe’ (1911:  IV – 1520)

bakıraş (Kırg.) ‘demir kepçe’ (1911:  IV – 1440)

bardak (Osm. Krm. Kum.) ‘toprak, cam, billur bardak’ (su bardağı, kulplu bardak) (1911:  IV – 1486)

boşkap (Az.) ‘tabak’ (1911:  IV – 1691)

caulau (Kırg.) ‘büyük demir kepçe’ (1911:  IV – 9)

cälbä (Osm.) ‘erzak çuvalı’ (1911: IV – 80)

çanak (Osm. Krm. Çağ.) ‘çamurdan çanak, kase’; çanak çömlek (Osm.) ‘kaplar’ (1905: III – 1856)

çaŋnau (Bar.) ‘demir kepçe’ (1905: III – 192)

çara (Alt.) ‘büyük kase’ (1905: III – 1861)

çatsan (Osm.) ‘erzak sepeti’ (1905: III – 1914

çımçak (Osm.) ‘büyük ahşap kaşık’ (1905: III – 2104)

çirçä (Sag. Şor) ‘küçük yuvarlak ahşap piyale’ (1905: III – 2130)

çiläk (Kaz.) ‘kova’ (1905: III – 2135)

çämçä (Çağ. Osm.) ‘pek büyük olmayan ahşap kaşık’ (1905: III – 2002)

çölmäk (Osm. Krm. Kar. T.) ‘topraktan güğüm’ (1905: III – 2044)

çömüç (Tar.) ‘kepçe’ (1905: III – 2050)

çömüş (Çağ.) ‘kepçe’ (1905: III – 2050)

çömläk (Osm. Az.) ‘çömlek, topraktan kap, maşrapa’ (1905: III – 2051)

çömçü (Osm.) ‘büyük kaşık’ (1905: III – 2051)

çurtma (Çağ.) ‘genişçe kap (yoğurt kabı)’ (1905: III – 2174)

çumıç (Kaz.) ‘kepçe’ (1905: III – 2189)

çuval (Osm. Az.) ‘çuval’ (1905: III – 2186)

çürçä (Sag.) ‘çanak’ (1905: III – 2196)

çülmäk (Kaz.) ‘çömlek’ (1905: III – 2198)

çüçäk (Çağ.) ‘topraktan kaplar’ (1905: III – 2199)

dagarcık (Osm. Çağ.) ‘çuval, kese’ (1905: III – 1612

dästärkan, dästürkan (Çağ.) ‘masa bezi’ (1905: III – 1684)

däpsi (Osm.), täpsi ‘tepsi’ (1905: III – 1690)

dibäk (Osm. Çağ.) ‘büyük ahşap veya taş havan; kahve dibeği’; (Çağ.) ‘beşiğe koyulan güğüm’ (1905: III – 1778)

dimbäk/ dimbäläk (Osm.) ‘tabak çeşitleri’ (1905: III – 1823)

dobra (Kırg.) ‘küçük çuval, çanta (içine yulaf koyulup atlara verilir, fukara çantası)’ (1905: III – 1725); dorba (Krm.) ‘torba’ (1905: III – 1713

doluk (Osm. Kırg.) ‘koyun, keçi, dana derisinden yapılan çuval; (Kırg.) Kuyudan su çekmeye yarayan kap’ (1905: III – 1721) dagar (Osm.) ‘çanta, deri çuval’ (1905: III – 1611)

dostuhan (Tar.) ‘masa bezi’ (1905: III – 1641)

dümbäläk (Osm.) ‘topraktan güğüm’ (1905: III – 1824)

ädis (Kaz.), edis (Sag. Koyb. Kaç. Kırg.) ‘kova’; (Sag.) ‘kaplar’; edis kamıs ‘kap kacak’ (Kırg.) ‘deri kova’ (1893: I –  858); ädiş (Çağ.) ‘bardak, kadeh’(1893: I –  859)

ädüş (Tel.) ‘kazandan eti çıkarmaya yarayan çatal yerine kullanılan ucu sivri çubuk’ (1893: I –  681)

äl dägirmäni (Krm.) ‘el değirmeni’ (1893: I –  807)

äl täncirsi (Osm.) ‘küçük tencere’ (1893: I –  807)

äläk (Krm. Çağ. Şor. Leb. Kum. Osm. Kar. L.) ‘elek’ (şıt äläk ‘küçük elek’; korlan äläk ‘büyük kalbur’; säyräk äläk ‘seyerek elek’; sık äläk, ince äläk ‘sık elek’ çältäk äläk ‘buğday elemek için elek’) (1893: I –  811)

elaüş (Kırg.) ‘elek, kalbur’ (1893: I –  811)

älgäk (Tel.), elgäk (Sag. Koyb. Kaç.) ‘elek’ (1893: I –  822)

fılarız (Osm.) ‘havan’ (1911:  IV – 1935)

furun (Osm.) ‘fırın’ (1911:  IV – 1949)

ıbrık (Osm.) ‘testi, maşrapa; kahve ıbrığı’ (1893: I – 1404)                                      

iciç (Uyg.) ‘yemek pişirme çömleği’ (1893: I –  1521)

idis (Sag.) ‘kova, kap’(1893: I –  1509)

idiş (Çağ.) ‘küp, vazo’(1893: I –  1510)

işkirik (Çağ.) ‘güğüm, kupa’ (1893: I –  1555)

kacak (Osm.) ‘topraktan çömlek’ (1899: II – 342)

kaça (Tar.) ‘topraktan kap’ (1899: II – 333)

kaçak (Osm.) ‘çömlek, kap’; kara kaçak ‘topraktan kap’ (1899: II – 333)

kalbak (Alt. Tel.) ‘kaşık’(1899: II – 270)

kalbur (Krm. Osm.) ‘elek, kalbur; nakış için çerçeve’ (1899: II – 271)

kap (Alt. Tel. Leb. Şor. Sag. Koyb. Kaç. Küer. Krm. Kırg. Kaz. Tob. Osm. Az. Tar.)        ‘çuval, çanta, cep’ (Osm. Krm. Az.) ‘kap’; (1899: II – 402)

kap kacak (Çağ. Az. Osm) ‘topraktan kaplar, onlar için kılıf’ (1899: II – 421)

kapçık (Tel. Kaz. Sag. Kelt. Kaç.) ‘cüzdan, keçe, çuval’; akça kapçığı, küçük kap (Osm.) ‘çeçek kapçığı (saksı)’  (1899: II – 429)

karavanä (Osm.) ‘büyük bakır kabı, çorba kasesi’ (1899: II – 165)

karım (Osm.) ‘su hazırlama kabı’ (1899: II – 197)

kargaşa (Kaz.) ‘mutfak rafları’ (1899: II – 194)

karzina (Kar. T.) ‘kepçe’ (Rusça’dan korzina “sepet”) (1899: II – 207)

kasa (Kaz) ‘topraktan kase’ (1899: II – 348)

kaşayak (Kaz.) ‘kap kacak’ (1899: II – 391)

kaşıklık (Kaz.) ‘kaşık rafı’ (1899: II – 393)

kayga ((Kırg. Çağ.) ‘at başı derisinden yapılmış kuyu kovası’ (1899: II – 51)

kazan (Alt. Tel. Şor. Leb. Sag. Koyb. Kaç. Kırg. Tar. Krm. Kum. Kaz. Bar. Tob. Çağ. Osm. Az.) ‘kazan’ (1899: II – 367)

keli (Kırg.) ‘havan’ (1899: II – 1116)

käpkir (Tob.) ‘kevgir’ (1899: II – 1188)

kävgir (Osm.) ‘kevgir’ (1899: II – 1202)

käpçä (Krm. Osm.) ‘büyük kaşık’ (1899: II – 1189)

kızvi (Osm.) ‘pirinç ve kuruyemiş saklama kutusu’ (1899: II – 834)

kilä (Tob.) ‘büyük havan’ (1899: II – 1367)

kili (Kaz.) ‘havan’ (1899: II – 1369)

kismäk (Tür. Küer. Kaz.) ‘kova’ (1899: II – 1389)

kopa (Osm. Çağ.) ‘kupa; kase’ (Çağ.) (1899: II – 652)

kopka (Krm. Çağ.) ‘kova’ (1899: II – 654)

korjun (Kırg.) ‘büyük çuval’ (1899: II – 578)

kopur (Çağ.) ‘kâse, tabak, kap’ (Şeyh Süleyman: neşeb, kase, kap, çanak gibi şeyler) (1899: II – 654)

koza (Tar.) ‘toprak su testisi’ (1899: II – 630)

kozokkı (Alt.) ‘havan’ (1899: II – 630)

ködäs (Sag. Koyb.) ‘çömlek’ (1899: II – 1282

ködäş (Şor) ‘çömlek’ (toy ködäs ‘topraktan çömlek’; söyun ködäs ‘demir çömlek’) (1899: II – 1282)

kömgön (Kaz.), kumgan ‘güğüm’ (1899: II – 686)

köpör (Kaz.) ‘kâse, tabak, kap’ (1899: II – 685)

körägä (Krm. Osm.) ‘şarap için kepçe; törende üzerine güğüm konulan iskemle; çanak’ (Krm) (1899: II – 1251)

kuman (Kırg.) ‘su testisi’ (1899: II – 1044)

kumidan (Özb.) ‘çömlek’ (1899: II – 1049)

kumkan (Tar.)  ‘maşrapa’ (1899: II – 1049)

kurcın (Kaz.) ‘deri çuval’ (1899: II – 956)

kurma (Kırg.) ‘topraktan çömlek’ (1899: II – 1050)

kuna (Kaz.) ‘mutfaktaki hamur açma tahtası’ (1899: II – 909)

künüçök (Kaz.) ‘kova’ (1899: II – 1441)

küpirtma (Kaz.) ‘un kutusu’ (1899: II – 1515)

mapraş (Az.) ‘çuval, bavul’ (1911: IV – 2062)

maşrapa (Osm.) ‘büyük ahşap su içme kepçesi’ (1911:  IV – 2061)

meşribä (Krm.) ‘bakır güğüm’ (1911:  IV – 2116)

ocuk (Şor) ‘ocak’ (1893: I –  1137)

oak (Küer) ‘ocak’ (1893: I –  1137)

ook (Bar.) ‘ocak’ (1893: I –  1137)

ogur (Çağ.) ‘ahşap havan’ (1893: I – 1011)

ogurça (Çağ.) ‘küçük ahşap havan’ (1893: I – 1014)

oklak, oklag, oklau, oklagu (Çağ.), oklagı (Osm.) ‘oklava’ (1893: I – 1000)

okra (Çağ.) ‘tas, kase, kadeh’ (1893: I – 999)

oşak (Kırg.) ‘ocak’ (1893: I – 1137)

paştık (Tel.) ‘küçük çuval’ (1911: IV – 1205)

piyala (Özb.) ‘çay fincanı, piyale’ (1911:  IV – 1327)

pıtır (Osm.) ‘çok ince elek’ (1911:  IV – 1315)

sagu (Çağ.) ‘ahşap kaplar; içecek için küp’ (“Yusugnıng bir içer sagusı bar erdi” (Rbg.) (1911:  IV – 275)

sahan (Osm.Krm.) ‘kapaklı çanak’ (1911:  IV – 283)

sahanlık (Osm.) ‘yemeklerle dolu masa, beş sahanlık bir tava (beş çeşit yemeğin konulabileceği bir masa çeşidi)’ (1911:  IV – 283)

sak (Şor) ‘havan’ (1911:  IV – 241)

samalak (Koyb.) ‘kaşık’ (1911:  IV – 433)

samar (Çağ. Kırg.): (Çağ.) ‘küp, güğüm’; (Kırg.) ‘et ve kımız için büyük çanak’ (1911:  IV – 433)

sançig (Çağ.) ‘zahire çuvalı’ (1911: IV – 309)

sanga (Çağ.) ‘huni, kap’ (1911:  IV – 302)

sapal (Uyg.) ‘topraktan kaplar’ (1911:  IV – 404)

sapçak (Sag.) ‘kova’ (1911:  IV – 410)

sapılak (Kaz.) ‘uzun kollu kepçe’ (1911:  IV – 406)

saplak (Osm.) ‘büyük kaşık’ (1911:  IV – 407)

saplik (Tar.) ‘kepçe’ (1911:  IV – 409)

sargas (Sag. Koyb.) ‘yuvarlak ince ahşap kap (içine un elenir)’ (1911:  IV – 332)

saut (Krm. Kaz.) ‘kap kacak’ (tuz sautı ‘tuzluk’; şikir sautı ‘şekerlik’; saut saba ‘kap kacak’) (1911:  IV – 237)

sırfa (Az.) ‘sofra bezi’ (1911:  IV – 651)

sigläk (Çağ.) ‘oklava’ (1911:  IV – 685)

sini (Osm.) ‘büyük yuvarlak demir veya ahşap tepsi (masa üzerine koyulur); yemek sofrası’ (1911:  IV – 695)

sogak (Koyb.) ‘havan’ (1911:  IV – 528)

sōk (Sag. Tel.) ‘havan’ (1911:  IV – 518)

sokka (Kırg.) ‘havan’ (1911:  IV – 523)

sokkı (Alt. Tel. Sag. Koyb.) ‘havan’ (1911:  IV – 523)

sokma (Bar.) ‘havan’ (1911:  IV – 527)

somnak (Sag. Koyb. Kaç.) ‘kaşık’ (1911:  IV – 565)

sus (Tel. Alt.) ‘kepçe’ (1911:  IV – 780)

susak (Çağ.) ‘ahşap kepçe’ (1911:  IV – 782)

suskak (Bar.) ‘ahşap kepçe’ (1911:  IV – 784)

suksun (Koyb.) ‘kepçe’ (1911:  IV – 754)

susku (Kmd. Tel. Alt.) ‘kepçe’ (1911:  IV – 784)

şabala (Tel.) ‘kaşık’ (1911:  IV – 987)

şara, çara (Şor. Kırg.) ‘büyük ahşap çanak (içine pişmiş et koyulur)’ (1911:  IV – 951)

şapçak (Şor) ‘kova, fıçı’ (1911:  IV – 985)

seläk (Kırg.), çäläk, çiläk ‘süt kovası, süt kabı’ (1911:  IV – 1011)

şömüş (Kırg. Leb.) ‘kepçe’ (1911:  IV – 1039)

şırayı (Şor) ‘boyalı ahşap çay fincanı’ (1911:  IV – 1053)

şual (Kaz.) ‘büyük çuval’ (1911: IV – 1096)

taba (Kaz. Kırg. Tob. Osm.) Farsçadan ‘tava’; (Kaz.) kul taba ‘kollu tava’; türtkil taba ‘fırın tepsisi’ (1905: III – 960)

tabak (Kaz. Kırg. Osm. Alt. Tel. Leb. Şor), tabah (Tar.) ‘tabak’; tabak savıt (Kaz.) ‘kap kacak’; tabak kaşığı (Kaz.) ‘kepçe’ (1905: III – 961)

tagar (Osm. Tar. Çağ.) (Tar. Çağ.) ‘eyere yüklenen büyük erzak çuvalları; topraktan yapılan çanak’ (1905: III – 796)

tegäş (Kırg.) ‘büyük kâse’ (1905: III – 1033)

täknä (Osm. Krm) , tägänä (Kum.), tegänä (Kırg.) ‘tekne’ (1905: III – 1022)

täncärä (Osm. Krm.) ‘tencere, küçük kazan’ (kulplu täncärä, toprak täncärä ) (1905: III – 1058)

täpçi  (Tel.) ‘ahşap tabak’ (1905: III – 1116)

täpşi (Az. Bar. Alt. Tel. Leb.) (Az.) ‘tabak’; (Bar.) ‘leğen’; (Alt. Tel. Leb.) ‘et için kullanılan ahşap tabak’ (1905: III – 1118)

tästi (Osm. Krm.) ‘testi’ (su tästisi, yag tästisi) (1905: III – 1101)

tıgan (Osm. Krm.) ‘kollu tava’ (1905: III – 1305)

tipsi (Sag.) ‘tepsi; pişmiş et için tabak’ (1905: III – 1406)

tobra (Osm. Krm.) ‘torba’ (1905: III – 1233)

torba (Osm. Krm. Az.) ‘çuval, torba’ (1905: III – 1190)

torboşo (Kaz.) ‘sert ketenden bir çuval (buğdayı değirmene taşımaya yarar)’ (1905: III – 1278)

tostagan (Kırg.) ‘pek büyük olmayan ahşap tabak’ (1905: III – 1211)

tostugan (Çağ. Bar.) ‘ahşap tabak’ (1905: III – 1212)

töpşü (Alt.) ‘büyük tabak’ (1905: III – 1270)

törcäk (Şor.) ‘yumuşak deriden çuval’ (1905: III – 1259)

tulup (Tel. Alt. Kmd. Şor, Krm.), tudunı (Osm.) ‘hayvan derisinden yapılmış çuval, kese’ (1905: III – 1469)

tügüş (Kırg.) ‘havan’ (1905: III – 1541)

tünäk (Çağ.) ‘taştan kaplar’ (1905: III – 1549)

uğıç (Kaz.) ‘rende’ (1893: I – 1618)

unluk (Osm.) ‘un kutusu’ (1893: I – 1646)

yancu (Uyg.) ‘çatal’ (1905: III – 98)

yuba (Tar.) ‘çuval’ (1905: III – 568)

g) Oda Araç Gereçlerini Karşılayan Kelimeler

alap (Tob. Kaz.) ‘ağaç kabuğundan yapılan büyük sepet’ (1893: I – 366)

alapçak (Tob.) ‘kutucuk’ (1893: I – 366)

ayna (Kırg. Tar. Çağ. Az. Osm. Krm.) ‘cam, ayna’ (1893: I – 18)

bastun (Çağ.) ‘yastık, yorgan’ (1911: IV – 1539)

besik (Kırg.) ‘beşik’ (1911: IV – 1628)

bäşik (Osm. Krm. Çağ. Trkm.) ‘beşik’ (1911: IV – 1635)

bişik (Kaz.) ‘beşik’ (1911: IV – 1788)

bogama (Kırg.) ‘küçük kilim; yünlü çanta, bavul’ (1911: IV – 1656)

bogça (Osm.) ‘bohça, içine hediye koyulup bağlandığı şal’ (1911: IV – 1655)

bokça (Çağ.) ‘bohça, çanta’ (1911: IV – 1647)

bokşa (Kırg.) ‘kadınların yanına aldıkları ve eyere yükledikleri çuval’ (1911: IV – 1647)

börköwiç (Kaz.) ‘örtü, yorgan’ (1911: IV – 1721)

bürkö (Kırg.) ‘baca kapağı’ (1911: IV – 1890)

camıştı (Kırg.) ‘örtü’ (1911: IV –  63)

camdan (Osm.) ‘çamaşır ve elbise saklamak için büyük çuval’ (1911: IV – 64)

camşı (Kırg.) ‘yorgan’ (1911: IV – 64)

cancık (Kaz.) ‘cüzdan’ (akça cançıgı ‘para cüzdanı’) (1911: IV – 24)

castık (Kırg. Kaz.) ‘yastık’; (Kırg.) yastık tısı ‘yastık kabı’ (1911: IV – 50)

cayalık (Kırg.) ‘bebeği ele alırken altına tutulan yorgan’ (1911: IV – 19)

cäymä (Kaz.) ‘örtü, çarşaf’ (1911: IV – 66)

curamal (Kaz.) ‘havlu’ (1911: IV – 167)

curgan (Kaz.) ‘yorgan’ (1911: IV – 168)

curkan (Kırg.) ‘yorgan’ (1911: IV – 168)

çalbı (Şor) ‘kutu’ (1905: III – 1891)

çamgarak (Kırg.) ‘baca’ (1905: III – 1940)

çangılçak (Tob.) ‘beşik’ (1911: IV – 192)

çapçak (Tel. Alt. Krm. Kaz.) (Tel.) ‘kova’; (Alt.) ‘fıçı’; (Krm. Kaz.) ‘fıçı’ (1905: III – 1927)

çarşaf (Osm.) ‘çarşaf’ (1905: III – 1870)

çarşau (Kaz.), şarşau ‘perde’ (1911: IV – 1870)

çastık (Sag. Şor) ‘yastık’ (1905: III – 1910)

çäläk (Tar. Osm.) ‘kova’ (1905: III – 1977)

çältip (Küer.) ‘beşik’ (1905: III – 1980)

çäŋildäk (Küer.) ‘beşik’ (1905: III – 1959)

çäşmä (Osm.) ‘çeşme; çeşme lülesi’ (1905: III – 1994)

çıg (Osm.) ‘çadır önündeki hasır perde’ (1905: III – 2062)

çıkın (Osm.) ‘küçük cüzdan, çanta’ (1905: III – 2058)

çımıldırık (Krm.) ‘dış perde’ (1905: III – 2103)

çırah (Kar. T.), çirak (Tar.) ‘çıra’ (1905: III – 2123)

çimildürük (Çağ.) ‘dış perde’ (1905: III – 2159)

çirä (Alt.) ‘yatak’ (1905: III – 2123)

çişmä (Kaz.) ‘çeşme’ (1905: III – 2152)

çorgan (Sag.) ‘yorgan’ (1905: III – 2019)

dolaf (Krm.) ‘dolap’ (1905: III – 1719)

dolap (Osm. Krm.) ‘dolap, äsbap (çamaşır) dolabı’ sofra dolabı ‘mutfak dolabı’ (1905: III – 1719)

döşäk (Osm.) ‘döşek’ kıl döşäk; döşäkhanä ‘döşeklerin durduğu oda’ (1905: III – 1740)

äbdärä (Kırg.) ‘kutu’ (1893: I – 936)

äpçäk (Leb. Tob.) ‘ağaç kabuğundan yapılan küçük kutu, sepet’ (1893: I – 923)

ärkünçäk (Çağ.) ‘salıncak şeklindeki beşik’ (1893: I – 781)

gäz (Çağ.) ‘koltuk’ (1899: II – 1574)

gübür (Kar. T.) ‘kutu’ (1899: II – 1651)

halı (Krm. Osm.) ‘halı’ (1899: II – 1676)

hälçä (Az.) ‘halı’ (1899: II – 1700)

iskämyä (Kaz.) ‘iskemle, oturguç’ (1893: I – 1587)

kabıçak (Tel.) ‘çanta’ (1899: II – 452)

kalama (Tel.) ‘sepet’ (1899: II – 235)

kalı (Osm.) ‘büyük yünlü halı’ (1899: II – 239)

kalıca (Osm.) ‘küçük halı; çarşaf’ (1899: II – 245)

kalin (Çağ.) ‘halı’ (1899: II – 248)

kapçuk (Çağ. Uyg.) ‘cüzdan, kese’ (1899: II – 430)

kapsa (Kum.) ‘kutu’ (1899: II – 431)

kapşık (Kırg.) ‘cüzdan, kese’ (1899: II – 432)

kaplama (Osm.) ‘odayı süsleyen mobilya ve kilimler’ (1899: II – 424)

kaputs (Kum.) ‘çanta’ (1899: II – 418)

kapuzag (Çağ.) ‘örtü’ (1899: II – 418)

karauat (Tur.) ‘yatak’ (1899: II – 146)

karauş (Kırg.) ‘ayna’ (1899: II – 147)

kayırçak (Alt. Tel. Kumd.) ‘kutucuk, sandığın küçüğü’ (1899: II – 26)

käbis (Alt.) ‘kilim’ (1899: II – 1197)

kämis (Şor) ‘kilim’ (1899: II – 1210)

kerevet (Osm.) ‘divan’ (1899: II – 1094)

käsä (Krm. Osm.) ‘kese, cüzdan, saat veya tarak kılıfı’ (1899: II – 1159)

kiläm (Kırg.) ‘kilim’ (1899: II – 1369)

kilim (Krm. Kum. Osm. Az.) Farsçadan ‘kilim’ (1899: II – 1373)

kimür (Çağ.) ‘yorgan, örtü’ (1899: II – 1405)

kisä (Kırg. Osm.) ‘bele bağlı talınan deri çanta’ (1899: II – 1385)

kobur (Çağ.) ‘kap, kılıf’ (1899: II – 660)

koburçak (Çağ.) ‘küçük kutu’ (1899: II – 661)

kopurcuk (Çağ.) ‘kutucuk’ (1899: II – 654)

köjägä (Şor) ‘perde’ (1899: II – 1307)

köjigä (Uyg.) ‘perde’ (1899: II – 1307)

köjögö (Tel.) ‘perde’ (1899: II – 1307)

kölbös/ köbäs (Sag.) ‘kilim’ (1899: II – 1274)

körnäs (Sag.) ‘ayna’ (1899: II – 1264)

körpö (Kırg.) ‘yorgan’ (1899: II – 1266)

kutu (Krm. Osm.) ‘kutu’ (1899: II – 992)

kumta (Tob.) ‘küçük kutu’ (1899: II – 1051)

küersi (Uyg.), Küersü (Osm.): (Uyg.) ‘koltuk’: “kümüş Küersi urmış özä olturur” (KB) (Osm.) ‘koltuk, taht’ (1899: II – 1465)

küskä (Bar.) küskü (Tel. Kumd.) küsküş (Şor) ‘ayna’ (1899: II – 1501)

maruza (Uyg.) ‘küçük kilim’ (1911: IV – 2028)

masa (Osm.) ‘masa, yemek masası’ (1911: IV – 2051)

mäjik (Tel.) ‘beşik’ (1911: IV – 2116)

mihad (Osm.) ‘yatak, döşek’ (1911: IV – 2149)

mindär (Kaz.) ‘minder, yastık’ minder tışı ‘yastık kılıfı’ (1911: IV – 2168)

mora (Tar.) ‘evin içindeki duvarla bitişik ocak’ (1911: IV – 2124)

morjo (Kaz.) ‘soba borusu’ (1911: IV – 2134)

musandara (Osm.) ‘dolap’ (1911: IV – 2203)

müzrük (Şor. Sag.) ‘yatak’ (1911: IV – 2226)

olarçık (Şor) ‘sandalye’ (1893: I – 1085)

olut (Kırg.) ‘sandalye, koltuk, masa, teras’ (1893: I – 1087)

olyok (Tel.) ‘huş ağacının kabuğundan yapılmış dörtgen kutu’ (1893: I – 1089)

olyogoş (Tel.) ‘küçük kutu’ (1893: I – 1089)

orgal (Sag. Koyb.) ‘yatak’  (1893: I – 1061)

orın (Alt. Tel.) ‘yatak, iskemle’ (1893: I – 1055)

orınnıg (Sag.) ‘yatak’ (1893: I – 1056)

ornak (Uyg.) ‘yatak’ (1893: I – 1062)

ornuk (Uyg.) ‘yatak’ (1893: I – 1064)

orunduk (Kırg.) ‘iskemle, sandalye’; (Kar. L.) ‘yatak’; muna orunduğu anın tämir orunduk ‘işte yatağı onun, demir yatak’ (1893: I – 1058)

otturguş (Tel. Kumd. Leb. Şor.) ‘sandalye, oturguç’ (1893: I – 1119)

otturçak (Leb. Şor.) ‘küçük oturguç’(1893: I – 1119)                  

oturak (Çağ. Krm. Osm.) ‘iskemle, oturulan yer’ (1893: I – 1108)

pancur (Osm.) ‘ahşap stor’ (1911: IV – 1143)

pandıŋ (Uyg.) ‘oturguç, sandalye’ (1911: IV – 1142)

paran (Koyb. Sag.) ‘çadırda sandıkların durduğu raf’ (1911: IV – 1148)

paravan (Osm.) Fransızcadan ‘stor, perde’ (1911: IV – 1151)

päzik (Koyb. Sağ. Kaç) päjik ‘beşik’ (1911: IV – 1255)

pokço (Tel. Alt.) ‘bohça; yastık; makara’ (1911: IV – 1264)

postäk (Çağ.) ‘yünlü yorgan’ (1911: IV – 1291)

pozaga (Bar. Şor) ‘eşik’ (1911: IV – 1293)

pöbäy (Şor) ‘beşik’ (1911: IV – 1306)

salginçak (Çağ.) ‘salıncak’ (1911: IV – 365)

salıncak (Osm.) ‘salıncak, beşik, duvar salıncağı’ (1911: IV – 357)

sandık (Osm. Krm. Kaz. Kırg.) ‘kutu: sandık sepet’; (Osm.) ‘kasa’ (1911: IV – 306)

säbät (Az.) ‘sepet’ (1911: IV – 498)

säcä (Osm.) ‘sandalye’ (1911: IV – 487)

sädir (Osm.) ‘sedir’ (1911: IV – 485)

selbäk (Sag. Koyb.) ‘salıncak’ (1911: IV – 482)

sälä (Osm. Krm.) ‘sepet’ (1911: IV – 478)

säläŋäş (Şor) ‘salıncak’ (1911: IV – 479)

sälmänçik (Tel.) ‘salıncak’ (1911: IV – 483)

säpät (Osm. Krm.) ‘sepet’ (1911: IV – 495)

särgi (Çağ.) ‘üzerine yemekler koyulan kilim; (Osm.) asker maaşı serilen kilim’ (1911: IV – 466)

sirä (Sag.) ‘yatak, koltuk, kanape’ (1911: IV –  701)

sırgan (Şor) ‘yorgan’ (1911: IV – 644)

sıstık (Soy.) ‘yatak’ (1911: IV – 662)

sofra (Osm. Krm.) ‘üzerine yemekler koyulmuş masa; sofra bezi; sofra takımı’ sufra (Kum.) ‘sofra; baca (Codex Cumanicus’da)’ (1911: IV – 790)

sölgö (Kaz.) ‘havlu’ (1911: IV – 600)

sörü (Kaz. Bdg.) ‘yastık kılıfı’ (1911: IV – 598)

suluk (Kırg.) ‘el havlusu’ (1911: IV – 776)

sumat (Osm.) ‘yemek masası’ (1911: IV – 793)

şalça (Özb.) ‘kilim, yün döşeme’ (1911: IV – 966)

şayan (Çağ.) ‘yemek masası’ (1911: IV – 945)

şiltä (Osm.) ‘küçük yastık’(1911: IV – 1079)

tangas (Kırg.) ‘sandalye, koltuk’ (1905: III – 818)

tastamal (Bar. Tob. Kaz.) ‘masa örtüsü; havlu’ (1905: III – 923)

tekşä (Kırg.) ‘kutu’ (1905: III – 1025)

tırapıza (Osm.) ‘Yunanca’dan: dörtgen masa, alafranga masa (tırapıza bezi, tırapıza takımı)’ (1905: III – 1322)

tirki (Krm.) = tärki ‘masa’ (1905: III – 1373)

tostok (Tel.) ‘kutu’ (1905: III – 1211)

toştu (Çağ.) ‘Orta Asya’da evlerde abdest almak için kullanılan taş leğen’ (1905: III – 1219)

tüşäk (Kaz. Tob.) ‘döşek’ tüşäk yayası (Kaz.) ‘çarşaf’ (1905: III – 1589)

tüşkän (Çağ.) ‘hamam sobası’ (1905: III – 1591)

urındık (Kaz.) ‘sandalye’; kanatlı urındık ‘koltuk’ (1893: I – 1656)

ustal (Kumd.) ‘masa’ (Rusçadan “stol”) (1893: I – 1751)

ustalak (Kumd.) ‘iskemle’ (1893: I – 1751)

üldürük (Kırg.) ‘kulübe içindeki çamaşır asıp kurutmak için sırık’ (1893: I – 1860)

yamınçı (Alt. Tel.) ‘yorgan’ (1905: III – 308)

yancık (Osm.) ‘eyere bağlanan torba (çanta)’ (1905: III – 97)

yançık (Tel. Alt. Kumd. Kaz.): (Alt.) ‘elbise kenarına dikilen torba’; (Kumb. Kaz.) ‘kese’; akça yançıgı (Kaz.) ‘para kesesi’ (1905: III – 96)

yançuk (Tar. Çağ.) ‘küçük cep, torba (yanda taşınır)’ (1905: III – 97)

yatacı (Krm.) ‘yatak’ (1905: III – 200)

yatak (Krm. Az. Tob. Osm.) yatag (Çağ.) ‘yatak’ (1905: III – 198)

yatakana (Kırg.) ‘yatak’ (1905: III – 199)

yataklık (Osm.) ‘yatak; yatak yapmak için malzeme; yorganlar için dolap’ (1905: III – 199)

yatkak (Uyg.) ‘yatak’ (1905: III – 204)

yapkıç (Kaz.) ‘kapak’; täräzä yapkıçı ‘pencere kanadı’; alda yapkıç ‘önlük’ (1905: III – 264)

yapku (Çağ.) ‘perde’ (1905: III – 267)

yapuk (Çağ.) ‘örtü, örtülü’ (1905: III – 266)

yopuk (Tar.) ‘örtü, gizem’ (1905: III – 444)

yorgan (Koyb. Kaç.) ‘yorgan, örtü’ (1905: III – 425)

yorgan (Krm. Osm. Az.) ‘yorgan’ (1905: III – 425)

yōtkan (Tar.), yurtkan ‘yorgan’ (1905: III – 440)

yurkan (Çağ. Tel.) ‘yorgan’ (1905: III – 548)

yurgan (Kaz.) ‘yorgan’ (1905: III – 548)

yurgan (Alt. Kum.) ‘yorgan’ (1905: III – 548)

yüglük (Küer.) ‘kutu’ (1905: III – 596)

zilice (Çağ.) ‘kilim’ (1911: IV – 916)

h) Temizlik Araç Gereçlerini Karşılayan Kelimeler

çübräk (Tel.) ‘havlu’ (1905: III – 2203)

muri (Çağ.) ‘oluk, su borusu, soba borusu’ (1911: IV – 2193)

yalmur (Alt. Tel.) ‘süpürge’ (1905: III – 190)

yaulık (Kaz. Küer.) ‘havlu’; aş yaulugı ‘masa bezi’ (1905: III – 14)

ı) Ev ve Çadır İnşaatındaki Yapı Malzemelerini Karşılayan Kelimeler

akçup (Çağ.), ahtap (Osm.) ‘ince beyaz tomruk, ahşap ev’ (1893: I – 124)

ak kîs (Kırg.) ‘beyaz keçe’ (1893: I – 92)

ak pös (Tel.) ‘kâğıt kumaş’ (1893: I – 92)

akşar (Kaz.) ‘sıva, kireç’ (öyöŋnön akşarı töşöp bitti ‘evinin sıvası döküldü’) (1893: I – 128)

alçı (Osm.) ‘kaymaktaşı’ (1893: I – 425)

arkalık (Tob.) ‘çatıdaki çapraz tomruk’ (1893: I – 290)

badana (Osm. Krm.) ‘kireç’ (1911: IV – 1517)

bagam (Çağ.) ‘duvardaki ahşap direk’ (1911: IV – 1449)

basrug (Çağ.) ‘çadır direği’ (1911: IV – 1535)

bora (Çağ.) ‘hasır’ (1911: IV – 1662)

(Tar.) = bor ‘kireç’; ak bō ‘kireç, badana’ (1911: IV – 1639)

bōri (Tar.) ‘saz hasırı’ (1911: IV – 1663)

capsar (Kırg.) ‘kırmızı kumaşla kaplanmış ve çatı sırıklarıyla üst kaplama arasına koyulan keçe’ (1911: IV – 56)

çalin (Çağ.) ‘kerpiç’ (1905: III – 1884)

çärşäp (Kaz. Bdg.) ‘kireç’ (1905: III – 1975)

çıpta (Kaz.) ‘hasır’ (1905: III – 2058)

diräk (Osm.) ‘direk’; orta direği ‘çatıyı destekleyen direk;    mermer direk, çadır direği’ (1905: III – 1761)

dugla (Osm.) ‘tuğla’ (1905: III – 1785)

dügäç (Çağ.) ‘direk’ (1905: III – 1801)

ärkinä (Çağ.) ‘çadırın tepesindeki ahşap halka’ (Şeyh Süleyman: “Alçukın, kibitkanın baş tarafında olan çub”) (1893: I – 781)

giz (Osm.) ‘keçe’ (1899: II – 1624)

hari (Çağ.) ‘düz çatıyı destekleyen esas sırıklar’ (1899: II – 1670)

igän (Kırg.) ‘çadırın yukarı deliğindeki daire’ (1893: I – 1425)

karaçı (Kaç. Koyb. Sag. Şor.) ‘çadırın borusu (duman çıktığı boru)’ (1899: II –161)

kazık (Tel. Alt. Leb. Kırg. Kaz.) ‘kazık, direk’; ‘çadır kazıkları’ (Osm.), kazıgaş (Tel.) ‘küçük kazık’ (1899: II – 374)

kazuk (Uyg. Çağ.) ‘kazık, direk’ (1899: II – 383)

käça (Osm. Çağ.), kiçä (Osm. Az.) ‘keçe, keçe kilim’; tiftik keçe ‘en iyi keçe cinsi’ (1899: II – 1144)

keremit (Osm.) ‘keremit’ (1899: II – 1095)

kıgız (Osm.) ‘keçe’ (1899: II – 707)

kigiz (Tar. Çağ.) ‘keçe’ (1899: II – 1341)

kirbiç (Kaz.) ‘kerpiç’ (1899: II – 1366)

kirpiç (Kaz.) ‘kerpiç’ (1899: II – 1366); kirpiç (Osm.) ‘kerpiç’; sanduk kirpici ‘temel taşı’ (1899: II – 1365)

kis (Alt. Tel. Şor. Leb. Küer.) ‘keçe’; ak kis ‘beyaz keçe’ (1899: II – 1385)

kiyiz (Kar. L.T.) ‘keçe’ (1899: II – 1344)

koğuş (Osm.) ‘büyük destek tahtası, döşeme tahtası’ (1899: II – 519)

küergä (Çağ.) ‘oda duvarlarını süsleyen ipek kumaş; çadır duvarlarının çubukları’ (1899: II – 1460)

pahsa (Özb. Çağ. Osm.) ‘bitmemiş duvar (çamurdan duvar), kerpiç’ (1911: IV – 1138)

pençireniŋ aynesi (Tar.) ‘pencere camı’ (1893: I – 18)

purya (Krm.) ‘hasır’ (1911: IV – 1369)

sapıg (Çağ.) ‘hasır’ (1911: IV – 406)

saylag (Şor) ‘çatı temelini oluşturan agaç kabukları’ (1911: IV – 228)

saganak (Kırg.) ‘çadır parmaklıklarını (kerege’yi) oluşturan dayakların uçları’ (1911: IV –  262)

sayaş (Leb.) ‘çatı temelini oluşturan ağaç kabuğu ve çalı çırpı’ (1911: IV –  290)

säbä (Tub. Leb.) ‘hasır’ (1911: IV – 498)

setpär (Kırg.) ‘hasır’ (1911: IV – 1012)

sıran (Tel.) ‘çadırın esas altı sırıklarından biri’ (1911: IV – 639)

sırık (Alt. Tel. Leb. Kırg. Osm. Krm.) ‘sırık’; üy sırığı (Kırg.) ‘çatı keçesine direk, çamaşır sırığı’ (Osm.) (1911: IV – 640)

sıva (Osm.) ‘sıva, badana’ (1911: IV – 672)

sukma (Çağ.) ‘direk, kazık’ (1911: IV – 755)

şaŋarak (Kırg.) ‘çadır bacasının ahşap halkası’ (1911: IV –  942)

şibak (Çağ.) ‘çatı kaplamak için ince esnek dallar ve saman; çatı kenarı’ (1911: IV – 1088)

taban (Osm. Krm. Şor, Leb. Sayg. Koyb. Kaç. Küer. Kum. Kaz. Kırg. Kar. L.T.) ‘bir şeyin alt kısmı’ (1905: III – 964)

täbǖr (Tel.) ‘yurt sırıklarının üzerindeki keçe:  täbǖr yäk’ (1905: III – 1123)

tägäymät (Bar.) takämät ‘keçe kilimi’ (1905: III – 1030)

tekämät (Kırg.) ‘süslenmiş keçe’ (1905: III – 1019)

tänäf (Osm.) Arapçadan ‘çadırı sabitlemeye yarayan ip’ (1905: III – 1054)

togurluk (Çağ.) ‘kulübeyi üstten örten keçe’ (1905: III – 1164)

torlug (Çağ.) ‘küçük çadırı örten örtü’ (1905: III – 1187)

tötögö (Kırg.) ‘çadır çatının alt kısmına dikilen keçe parçaları’ (1905: III – 1263)

turga (Tel.) ‘çadır parmaklıkları üzerindeki keçe’ (1905: III – 1457)

turluk (Kırg.) ‘kulübenin alt kısımlarını kaplayan keçe’ (1905: III – 1460)

tuvurlug (Çağ.) ‘çadır keçesi’ (1905: III – 1516)

tübürük (Çağ.) ‘odanın içinde tavanı destekleyen direk’ (1905: III – 1599)

uğlap (Kaz., Rusça: “ohlup”) ‘çatıya direk olan tomruk’ (1893: I – 1623)

i)                        Komşu ve Misafir ile İlgili Kelimeler

ayildaş (Tel. Alt. Leb.) ‘komşu’ (1893: I – 42)

konuşluk (Osm.) ‘iyi ilişkiler’ (1899: II – 543)

koşna (Tar.) ‘komşu, evdeş’ (1899: II –  643)

koşnı (Uyg.) ‘komşu’ (yakın koşnı aşnu aş ätsä saŋa (KB) ‘yakın komşu önce aş yapsa sana’) (1899: II – 644)

ayilçı (Alt. Tel.) ‘konuk, misafir’ (1893: I – 43)

ayildı (Bar.) ‘konaklamaya seven kişi’ (1893: I – 43)

aulşı (Kırg.) alçı (Sag.), ailçı (Alt.) ‘ziyaretçi, misafir’ (1893: I – 78)

kunak (Kaz.) ‘misafir’ (kunak öyö ‘misafirhane’, kunak munçası ‘misafir hamamı’) (1899: II – 909)

musapır (Bar. Trkm.) ‘misafir’ (1911: IV – 2203)

musafir (Osm. Çağ.) ‘misafir, Tänri musafiri’(1911: IV – 2203)

konak (Bar. Kırg. Şor. Kum.) ‘misafir’ (Kırg.) (1899: II –  537)

konaklık (Kum. Osm. Kum.) ‘misafirperverlik’ (1899: II – 537)

konağ (Çağ.) ‘misafir’ (1899: II – 538)

konah (Kar. L. T.) ‘misafir’ (1899: II – 538)

konuk (Uyg. Osm. Çağ.) ‘misafir’ (1899: II – 540)

Sonuç

a) Türkoloji tarihinde yeni bir devir açan Radloff, sözlüğünde günümüzde yaşayan ve yaşamayan bazı Türk lehçelerinin özellikle Sibirya halklarının (Kumandin, Çulım, Tarançi, Tobol Tatarları, Sagay ve Koybal “bazı araştırmacılara göre Hakas Türkçesinin bir ağzı olan bazılarına göre de Samoyed dilinin Kamasin lehçesine ait”) söz varlığı, etnik yapısı, maddi ve manevi kültürleri hakkında etraflıca bilgi/ler vermiştir.  

b) Günümüzde yayımlanmış lehçe sözlüklerinde yer almayan veya yer alıp da farklı anlamlarda kullanılan kelimelerin bu sözlükte olması Türkoloji dünyasında sözlüğün önemini bir kat daha artırmıştır[1]. Şöyle ki, Radloff, sözlüğünde Altay Türklerinde çoyı kelimesini “kilit” (1911: IV – 2017); yamınçı kelimesini “yorgan” (1905: III – 308) kozokkı kelimesini de “havan” (1899: II – 630) anlamlarında vermiştir. Ancak günümüzde yayımlanmış Altayca-Türkçe Sözlük’te çoyı, yamınçı ve kozokkı kelimeleri kayıtlı değildir (Naskali-Duranlı, 1999). Bugün Altay Türkleri, yamınçı kelimesi yerine sırgan ”yorgan, battaniye” (1999: 155) ve Moğolcadan alıntı köncölö “yorgan” (1999: 121) kelimelerini kullanmaktadırlar. Radloff, sözlüğünde Altay Türkçesindeki kakpak kelimesini, “kapının kilidi” (1899: II – 69) anlamında kayıtlamışken aynı kelime, günümüzde yayımlanmış Altayca-Türkçe Sözlük’te farklı bir anlamda “çatı, kapak” (Naskali-Duranlı, 1999: 94) olarak geçmektedir. Bugün yayınlanmış Sibirya grubu lehçeleri sözlüklerinde “evin köşesi/köşeleri” anlamında herhangi bir kelime yoktur; ancak Radloff’un Sözlüğü’nde Teleüt Türkçesinde tolık kelimesi, “evin köşeleri” (1905: III – 1196) anlamında geçer. Radloff’un Sözlüğü’nde, Teleüt Türkçesinde örökkö “avlu” (1893: I – 1221); ula “duvar ile taban arasındaki kenar, süpürgelik” (1893: I – 1675); maskak “kuru ot ambarı” (1911: IV – 2053); kalama “sepet” (1899: II – 235) kelimeleri kayıtlıyken günümüzde yayımlanan Teleüt Ağzı Sözlüğü’nde (2000) bu kelimeler kayıtlı değildir. Radloff’un Sözlüğü’nde, Şor Türklerince kaja “avlu” (1899: II – 398); kürändik “avlu, kapalı alan, kapı önündeki temiz alan” (1899: II – 1451); makış “merdiven” (1911: IV – 1996) kelimelerinin kullanıldığı kaydedilmişken günümüzde yayımlanmış Şor Sözlüğü’nde ise bu kelimeler yoktur. Radloff’un Sözlüğü’nde, Kırgız Türklerince tütük kelimesinin “çadır” (1905: III – 1572); şarbak[2] kelimesinin “duvar, çit, avlu” (1911: IV – 959); saganak kelimesinin “çadır parmaklıklarını (kerege’yi) oluşturan dayakların uçları” (1911: IV –  262); aynak kelimesinin ‘pencere’ (1893: I – 18) anlamlarında kullanıldığı kayıtlıdır. Ancak bugün K. K. Yudahin’in yayımladığı Kırgız Türkçesi Sözlüğü’nde (1998) bu kelimeler yoktur. Kırgız Türkçesi Sözlüğünde şarbak kelimesi yerine Farsçadan alıntı dubal “duvar, çit” (1998: I- 313) kelimesi kullanılmaktadır. Yine Radloff’un Sözlüğü’nde, utar kelimesi Başkurt ve Kazan-Tatar Türklerince “hayvan avlusu” (1893: I – 1706) anlamında geçer; ancak Başkort Telenen Hüzlege (1993) ve Tatar Telenen Anlatmalı Süzlege’nde (1981) bu kelime kayıtlı değildir. Radloff’un Sözlüğü’nde Tatar Türkçesinin Kazan ağzında kuş kelimesi “çadır, şalaş” (1989: II – 1024); tagana kelimesi “bodrum” (1905: III – 796); tupraksa kelimesi ise “çatı arası” (1905: III – 1513) anlamlarında kayıtlıdır. Ancak bu kelimeler, Tatar Telenen Anlatmalı Süzlege’nde yoktur (1981). Radloff Sözlüğü’nde orda kelimesinin anlamını Azerbaycan Türkçesinde “sultan çadırı” (1989: I–1072) olarak vermiştir. orda kelimesi, günümüzde yayımlanmış Azerbaycan Dilinin İzahlı Lüğeti’nde (2006) kayıtlı değildir. Azerbaycan Türkçesinde bu kelime yerine çadır “su geçirmeyen kumaştan yapılan içinde kısa süre için kalma, dinlenme yeri” (2006: 435) kelimesi kullanılmaktadır[3]. Radloff’un Sözlüğü’nde ayrıca Barabin ve Kırgız Türklerinde orda “saray”; Çağatay Türkçesinde ve Tarançi ağzında “sultan çadırı” (1989: I – 1072); Uygur Türkçesinde ordu “han çadırı, saray” (1989: I – 1072) kelimelerinin de kullanıldığı kayıtlıdır.

c) W. Radloff’un Sözlüğü’nde ev kavram alanıyla ilgili tespit edilen kelimelerin istatistiği şöyledir:

Oda araç gereçlerini karşılayan kelimeler 177, mutfak araç gereçlerini karşılayan kelimeler 174, evin bölümleriyle ilgili kelimeler 105, ev kelimesi ve ev türlerine ad olan kelimeler 98, kapıyla ilgili kelimeler (kapı çeşitleri, kilit, anahtar vb.) 64, ev ve çadır inşaatındaki yapı malzemelerini karşılayan kelimeler 64, avlu ve evin çevresi ile ilgili kelimeler 35, komşu ve misafir ile ilgili kelimeler 15, temizlik araç gereçlerini karşılayan kelimeler 14, aydınlatma araç gereçlerini karşılayan kelimeler 13, ev ile ilgili araç gereç kavramını karşılayan kelimeler 5, ev kavram alanıyla ilgili toplamda 764 kelime tespit edilmiştir.

Kısaltmalar

A.          : Arapça

Alt.        : Altay Türkçesi

Az.          : Azerbaycan Türkçesi

Bar. : Barabin Türkçesi

Çağ.      : Çağatay Türkçesi

Kar. : Karaim Türkçesi

Kar. L. : Karaim Türkçesi Luks ağzı

Kar. T. : Karaim Türkçesi Trok ağzı

Kaz.      : Tatar Türkçesinin Kazan ağzı

KB    : Kutadgu Bilig

Kırg. : Kırgız Türkçesi

Koib. : Hakas Türkçesi Koybal ağzı

Krm.  : Kırım Tatar Türkçesi

krş.     : Karşılaştırınız

Kum.  : Kuman Lehçesi

Kumd.: Altay Türkçesi Kumandin ağzı

Küer.  : Küerik, Şor ve Hakas Türkçelerine yakın olan; ancak Karluk grubuna ait olan Çulım ağzı

Leb.     : Altay Türkçesi Lebedin ağzı

Osm.   : Osmanlı Türkçesi

Özb.      : Özbek Türkçesi

Sag.     : Hakas Türkçesi Sagay ağzı

s.           : Sayfa

Şor.      : Şor Türkçesi

Tar.      : Tarançi ağzı

Tara.   : Tara ağzı

Tel.       : Teleüt Türkçesi

Tob.      : Tobol ağzı (Tobol Tatarları)

Trkm. : Türkmen Türkçesi

Tuv.    : Tuva (~ Tıva) Türkçesi

Uyg.    : Uygur Türkçesi

Osm.   : Osmanlı Türkçesi

 

                                                             Kaynakça

AKSAN Doğan (a), “Kavram alanı-kelime ailesi ilişkileri ve Türk yazı dilinin eskiliği üzerine”, TDAY-Belleten 1971, (1989), s. 253-262.

AKSAN Doğan (b), Anlambilim Konuları ve Türkçenin Anlambilimi, Engin Yayınları, Ankara 1999.

AKSAN Doğan (c), Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim, TDK Yayınları, Ankara 2009.   

AŞÇI U. Deniz, W. Radloff’un “Opıt Slovarya Tyurkskih Nareciy” Adlı Eseri ve Eserde Geçen Kırgız ve Kazak Lehçelerine Ait Kelimelerin İncelenmesi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya (Yayımlanmamış Doktora Tezi) 2003.

ADZHUMEROVA Reshide, Türklerde Ev Kavramı ve İlgili Sözler, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (yayımlanmamış Doktora Tezi) 2013.

AMANJOLOV S. Türk Filolojisi ve Yazı Tarihi, (Akt. Yrd. Doç. Dr. Kenan Koç) Ötüken Yayınları İstanbul 2006.

ARIKIOĞLU Ekrem, “Tuva Türkçesinde Moğolcadan Alınan Unsurların Ses Bilgisi Açısından Durumu”, Dil Araştırmaları, sayı: 11, (2012) ss. 17-36.   

ATALAY Besim, Divanü Lûgat-it-Türk Dizini “Endeks“, TDK Yayınları, 4. Baskı, cilt 4,  Ankara 1999.

ATMACA Emine, “Kazak Türkçesinin Söz Varlığındaki Rusça Alıntılar ve Ses Değişmeleri”, Turkish Studies-International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Volume 7/3, summer, (2012) p. 275-298.

BALAKAYEV M., SIZDIKOVA, R., JANPEYİSOV., E., Kazak Edebi Tilinin Tarihi, Mektep Baspası Almatı 1968.

BİİŞEV E. G. ve diğerleri, Başkort Telenen Hüzlege, I-II Cilt, “Russkiy Yazık”, Moskova 1993.

BURAN Ahmet ve ALKAYA Ercan, Çağdaş Türk Lehçeleri, Akçağ Yayınları, Ankara 2009.

CLAUSON Sir Gerard, An Etymological Dictionary of Pre-thirteenth Century Turkish, Oxford 1972.

EREN Hasan (a), “Wilhelm Radloff ve Türk Diyalektleri Sözlüğü”, TD, cilt LVI, sayı: 444, Aralık 1988.

                    (b), Türklük Bilimi Sözlüğü, I. Yabancı Türkologlar, TDK Yayınları, Ankara 1998.

                    (c), Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, TDK Yayınları, Ankara 1999.

ERBAY Fatih (a), "W. Radloff’un Sözlüğündeki Çağatay Türkçesine Ait Kelimelerde Karşılaşılan Bazı Sorunlar", 1. Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Sempozyumu Bildirileri, (23–26 Ekim 2007), (2008), s. 245–250.

ERBAY Fatih (b), W. Radloff’un “Opıt Slovarya Tyurkskih Nareciy” Adlı Eseri ve Eserde Gecen Çağatay Türkçesine Ait Kelimelerin İncelenmesi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Konya 2008.

ERBAY Fatih (c), “W. Radloff’un Sözlüğünde Yer Alan Çağatay Türkçesine Ait Kelimeler Üzerine Notlar”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, (2009), s. 109-117.

ERCİLASUN Ahmet Bican, Örneklerle Bugünkü Türk Alfabeleri, 2. Baskı, KB. Yayınları, Ankara 1989.

FEDOTOV M. R., Etimologiçeskiy Slovar Çuvaşskogo Yazıka, Çuvaşskiy Gosudarstvennıy İnstitut Gumanitarnıh Nauk, Çeboksarı 1996.

GARKAVETS Oleksandr, Urumskıy Slovnık, Baur yayınevi, Alma Ata 2000.

GAYDARCI  G. A., E. K. Koltsa, L. A. Pokrovskaya ve B. P. Tukan, Gagauz Türkçesinin Sözlüğü, (çev., İ. Kaynak ve A. Mecit Doğru), Kültür Bakanlığı, Ankara 1991.

GÜLTEK Vedat, Bilim ve Sanat Rusça-Türkçe Sözlük, Ertem Matbaası, Ankara 2004.

GÜRCÜN Serap, Radloff Sözlüğünün D-Maddesinin Eski Türkçe Açısından İncelenmesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul (yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi) 2006.

GÜRSOY Naskali Emine ve DURANLI Muvaffak, Altayca-Türkçe Sözlük, TDK Yayınları, Ankara 1999. 

HACIYEVA M., Ş. Köktürk ve M. Paşayeva Azerbaycan Folklor ve Etnoğrafya Sözlüğü, Ankara 1999.

JANKOWSKİ Henryk, “Orta Asya Türk Dillerinin Bazı Ortak Özellikleri”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türkoloji Dergisi, 17, 2 131-142, (2010), s. 131-142.

JOHANSEN Ulla, “Alacyq”,  Reşit Rahmeti Arat için, (1966), s. 286-306.

KALİYEV G. Ve BOLGANBAYEV E., Kazırgı Kazak Tilinin Leksıkologiyası men Frazeologiyası, Sözdik Slovar Baspası, Almatı 2006.

KANAR Mehmet, Farsça-Türkçe Sözlük, Deniz Kitabevi İstanbul 2000.

KARAAĞAÇ Günay, “Türkçenin Komşularıyla İlişkilerine Genel Bir Bakış” İ. Ü. Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, cilt: 28, (1998), s. 359-406. 

Karakalpak Tilinin Tüsindirme Sözdigi, I-IV Cilt, (Hazırlayan: Mahmut Kalenderov  ve başkaları), “Karakalpakstan” baspası, Nukus 1982.  

KOÇ Kenan  vd., Kazak Türkçesi Türkiye Türkçesi Sözlüğü, Akçağ Yayınları, Ankara 2003.

KOLESKIKOV A. ve KAMOLOV İ., Avrasya Türkologları Sözlüğü I., Cilt- I. Kitap Rusya Türkologları (XX. yüzyıl), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 2011.  

Komisyon, Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü, I-II, KBY, Ankara 1991.

KUNOS Ignas, Süleyman Efendinin Çağatayca Osmanlıca Sözlüğü, Budapeşte 1902.   

KÖKTEKİN Kâzım, “Değişen Türk Dünyasında W. Radloff’un Türk Dialektleri Sözlüğü Denemesi Adlı Eserinin Önemi”, AÜTAED, S.1., (1994) s.70-79.

KÖSE Abdullah, “Türkiye’de Geleneksel Kirsal Konut Planlarinda Göçebe Türk Kültürü İzleri“ Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 7, (2005), s. 158-191.

KUPREŞKO TANNAGAŞEVA, N. N ve Ş. H. Akalın, Şor Sözlüğü, Türkoloji araştırmaları, Adana 1995.

LESSİNG Ferdinand D., Moğolca Türkçe Sözlük, (çev. Günay Karaağaç), TDK Yayınları Ankara 2003.

MAHMUTOVA L. T.,  M. G. Mohemmediyev, K. S. Sabirov ve Ş. S. Hanbikova Tatar Telenen Anlatmalı Süzlege,  III Cilt , Tatarstan kitap neşriyatı, Kazan 1981.

MARUFOV Z. M., Uzbek Tilining İzohli Lugati, I-II Cilt, Rus Tili Neşriyeti, Moskova 1981.

NADELAYEV V. M. vd., Drevnetyurkskıy Slovar, SSCB Bilimler Akademisi Dilbilim Enstitüsü, Izdatelstvo ‘Nauka’, Leningrad 1969.  

NECİP  Emir Necipoviç, Yeni Uygur Türkçesi Sözlüğü, (Rusçadan çeviren: İklil Kurban), TDK Yayınları, Ankara 1995.

OJEGOV S. ve ŞVEDOVA N., Tolkovıy Slovar Russkogo Yazıka, Infoteh, Moskova 2009.

ORUCOV, A. H., B. Abdullayev ve N. Rehimzade Azerbaycan Dilinin İzahlı Lüğeti I-IV Cilt, Şerg-Gerb Neşriyatı, Bakü 2006.

ÖLMEZ Mehmet, “Radloff Sözlüğünün Yeni Bir Yayımı Nasıl Olmalıdır?”, VIII. Uluslararası Türk Dilbilimi Kurultayı Bildirileri, 7-9 Ağustos 1996, (1997) s. 371-380.

ÖZTÜRK Müesser, “Çinceden Türk Dillerine Girmiş Olan Sözcükler”, Şarkiyat Araştırmaları Dergisi Şarkiat Bir Dergisi ISSN 1303-0752, Yıl: II, Sayı: 7, Güz. (2002) s. 179-187. 

RADLOFF W. (a), Versuch eines Wörterbuches der Türk- Dialekte I (1893), II (1899), III (195), IV. (1911), S. Petersburg.

RADLOFF W. (b), Sibirya’dan II, (çev. Ahmet Temir), MEB Yayınları No:2751, Bilim ve Kültür Eserleri Dizisi: 749, Düşünce Eserleri Dizisi: 1, İstanbul 1994.

RAHMATULLAYEV Ş. Uzbek Tilining Frazelojik Lügati, Taşkent 1992.

RASSADİN V.I. “Moğolların Kutsal Destanında Türkçe unsurlar”, (çev. Reshide Adzhumerova-Emine Atmaca),  Dil Araştırmaları, sayı: 6, s. 211–216, Ankara, Bahar 2010.

RYUMİNA-SIRKAŞEVA  L. T. ve  M. A. Kuçigaşeva, Teleüt Ağzı Sözlüğü, (çev., Ş. H. Akalın ve Çastegin Turgunbayev), TDK yayınları, Ankara 2000.

SEVORTYAN E. V., Etimologiçeskiy Slovar Tyurkskih Yazıkov I (1974), II (1978) III (1980) IV (1989) V (1997) VI (2000) VII (2004),  Moskova.

STEINGASS F., Persıan- Englısh Dıctıonary, İstanbul 2005.

TAVKUL Ufuk, Karaçay-Malkar Türkçesi Sözlüğü, TDK Yayınları, Ankara 2000.

TEMİR Ahmet, Türkoloji Tarihinde Wilhelm Radloff Devri/Hayatı-İlmî Kişiliği- Eserleri, TDK, Ankara 1991.

TRIER Jost, Der Deutsche Wortschatz im Sinnbezirk des Verstandes, Carl Winters Universitetbuchlandung, Heidelberg 1931.

TOKER Mustafa, “W. Radloff’un “Opıt Slovarya Tyurkskih Nareçiy” Adlı Eserinde Geçen Tatar Türkçesine Ait Kelimeler Üzerinde Genel Bir Değerlendirme”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, (2003), s. 17-47.

VASİLYEV (CARGISTAY) Yuriy,  Türkçe-Sahaca (Yakutça) Sözlük, Ankara 1995.

VULLERS Ioannis Augusti, Lexicon Persico-Latinum Etymologicum, C. I, Akademische Druck- U. Verlagsanstalt, Graz-Austria 1962.

ÜSEYİNOV S. M. Kırımtatarca-Rusça Lügat, Ocak neşriyatı, Simferopol 2007.

YALGIN A. R. (a), Cenupta Türkmen Oymakları I, Kültür Bakanlığı Yayınları No: 256, Başvuru Kitapları Dizisi: 12, Hazırlayan Sabahat Emir, Ankara 1993. 

YALGIN A. R. (b), Cenupta Türkmen Oymakları II, Kültür Bakanlığı Yayınları No: 256, Başvuru Kitapları Dizisi: 12, (Hazırlayan Sabahat Emir), Ankara 1993.

YELÇİYEVA S. N., “Radloff’un Sözlüğünde Yer-Yön Anlamındaki Yardımcı Sözcük ve Edatlar” bu makale, http://www. rusnauka.com/11_ NPE_2012/ Philologia/3_ 108066.doc.htm sitesinden alınmıştır.

YUDAHİN K. K., Kırgız Türkçesi Sözlüğü I- II Cilt, (çev. Abdullah Taymas), Ankara 1998.

 

 


[1] А. Н. Кононов, Тюркология bu bilgi, www.orientalstudies.ru/.../17.%20spbios_tu. sitesinden 10.12.2012 tarihinde saat 11: 32’de alınmıştır.

[3]  Emperatorluk Bilimler Akademisinin emri ile Eylül 1898'de yayımlanmıştır. Sekreter N. Dubrovin Emperatorluk Bilimler Akademisinin matbaası.

[4] Yabancı Türkologların sözlük üzerinde yaptıkları çalışmaların bazıları şöyledir: Russkiy Ensiklopediçeskiy Slovar (Rus Ansiklopedik Sözlüğü) izd. I. N. Berezinım. Otd. 4, T.I, Petersburg, 1875, s. 32; Meyers Konversations-Lexikon, 4. Aufl., XIII, Leipzig, 1889, s. 543; Istoriya Poluvekovoy Deyatelnosti İmp. Russkogo Geografiçeskogo Obşestva (Çarlık Rusya Coğrafya Topluluğu’nun Yarım Asırlık Çalışma Tarihi) 1845 – 1895. Petersburg, 1896, s. 166, 179, 263, 294, 295-298, 464, 485, 551, 966, 968, 1189, 1190, 1262; Ensiklopediçeskiy Slovar  Brokgauza i Yefrona, (Brokgauza ve Yefron Ansiklopedik Sözlüğü) XXVI (51), 1899, s. 92-93; Ensiklopediçeskiy Slovar (Ansiklopedik Sözlük), pod red. M. M. Filippova, III, Petersburg, 1902, s. 893, editör M. M. Filippov; Ensiklopediçeskiy Slovar Russkogo Bibliografiçeskogo İnstituta Granat (Granat Rus Bibliografik Enstitüsü Ansiklopedik Sözlüğü) XXXV, Moskova, s. 444 – 446; Ko Dnyu 70-Letiya Vasiliya Vasilyeviça Radlova, (Radloff’un 70 Yıl Gününe Dair) Petersburg, 1907, s. 111; Muzey Antropologii i Etnografii İmp. Akademii Nauk V Period 12-Letnego Upravlenya (Radloff’un 12 yıllık Müdürlüğü Süresince Çarlık Bilimler Akademisinin  Antropoloji ve Etnografya Müzesi) V.V. Radlova. 1894-1906, Petersburg, 1907, s. 27 – 109; L. Ya. Shternberg, Iz Jizni i Deyatelnosti V. V. Radlova (Berlinskiy, Altayskiy i Kazanskiy Periodı), (Radloff’un Hayatı ve Faaliyeti (Berlin, Altay ve Kazan Devirleri) JS, 1909, XVIII, vıp. 2-3, s. I-XXV.; A. N. Samoyloviç, V. V. Radlov Kak Turkolog (Türkolog Olarak Radloff) - “Trudı Troitskosavsko-Kyahtinskogo otdeleniya Priamurskogo otdela RGO”, 1912, XV, I, s. 23-33; Ko Dnyu 80-Letiya V. V. Radlova (1837 – 1917), (Radloff’un 80-Yıllığı) - “Sbornik muzeya antropologii i etnografii”, V,1, Petersburg, 1918, X, 400 s. V.V. Bartold, Pamyati V. V. Radlova (Radloff’un Anısına) 1837 – 1918, - IRGO, 1918, LIV, 1, s. 164 – 189; Pamyati Velikogo Tyurkologa Akademika V. V. Radlova (Büyük Türkolog Akademik Radloff’un Anısına) (k 100 - letiyu so dnya rojdeniya: 1837-1937), - “Revolyutsiya i natsionalnosti”, 1937, No 2, s. 79-81.; Bolşaya Sovetskaya Ensiklopediya, XLVIII, Moskova, 1941, s. 81-82.; Ahmet Temir, Leben und Schaffen von Friedrich Wilhelm Radloff (1837-1918). Ein Beitrag zur Geschichte der Türkologie, Oriens, 1, 1955, s. 51–93, hier s. 51; Jens Peter Laut: Radloff, Friedrich Wilhelm. In: Neue Deutsche Biographie Bd. 21, Berlin 2003, s. 96–97; Jens Peter Laut: Radloff, Friedrich Wilhelm. In: Lexicon Grammaticorum Bd. 2 (L-Z), Tьbingen 2009, s. 1235–1236; O. E. Livotova, Osnovnaya Literatura ob Aziatskom Mьzeye (Asya Mьzesi Hakkэnda Temel Kaynakзa) – Эnstitute vostokovedeniya AN SSSR (1776 – 1954), - OIRV, sb. 2, Moskova, 1956, s. 502-503; Эstoriya Эstoriзeskoy Nauki v SSSR. Dooktyabrskiy Period. Bibliografiya. (SSCB’de Tarih Biliminin Tarihi. Ekim Эhtilali Цncesi Devri) Moskova, 1965, s. 616-617.; O. E. Livotova, V. B. Portugal. Vostokovedeniye v Эzdaniyah Akademii Nauk. (Bilimler Akademisi Yayэnlarэnda Doрu Bilimi) 1726 – 1917. Bibliografiya, Moskva, 1966, №1338 – 1386; V. A. Gordlevski, Pamyati V. V. Radlova (Radloff’un Anısına) (1837-1918), - İzbrannıye soçineniya, t. IV, Moskova, 1968, s. 371-372; Biobibliografiçeskiy Slovar Oteçestvennıh Türkologov, (Yerel Türkologların Bibliografik Sözlüğü) M., 1974.; Kononov, A. N. İstoriya İzuçeniya Türkskih Yazıkov v Rossii (Türk Dillerinin Rusyadaki Öğrenim Tarihi) M.: Nauka, 1972.; Oçerki po İstorii Russkogo Vostokovedeniya (Rusya Şarkiyat Tarihi Üzerine Denemeler) M.: İnstitut Vostokovedeniya AN SSSR, 1953.; Reşetov, A. M.  Akademik V. V. Radlov, Vostokoved i Müzeyeved (Akademisyen V. V. Radlov, Oryantalist ve Müzeci) (Osnov nıye etapı deyatelnosti) // Radlovskiye çteniya- 2002. Materialı gödiçnoy nauçnoy sessii. — SPb., 2002. — s. 95-101.; Türkologiçeskiy sbornik. 1971, M., 1972 (posvâşçen V. V. Radlovu, spisok trudov i lit. o nom).

[5] Türkiye’de de W. Radloff’un hayatı, eserleri ve çalışmaları hakkında çalışmalar yapılmıştır: Abdülkadir İnan, “Radloff’un Proben’leri Üzerine Bazı Düzeltmeler”, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, s. 3, Ankara 1944, s. 488- 496; Osman Fikri Sertkaya, “Eski Türkçe (Göktürkçe ve Uygurca) Araştırıcısı Olarak Wilhelm Radloff”, Türk Dili, s. 444, 1988, s. 303-317; Hasan Eren, Wilhelm Radloff ve Türk Diyalektleri Sözlüğü”, Türk Dili, s. 444, 1988, s. 336-354; Hasan Eren, Türklük Bilimi Sözlüğü/ I. Yabancı Türkologlar, Ankara 1998; Zeynep Korkmaz, “Friedrich Wilhelm Radloff’un Orta Türkçe Üzerindeki Çalışmaları”, Türk Dili, s. 444, 1988, s. 318-328; Ahmet Temir, “W. Radloff’un Hayatı (1837-1918)”, Türk Dili, s. 444, 1988, s. 293-302; Nuri Yüce, “Friedrich Wilhelm Radloff’un Derlemeleri”, Türk Dili, s. 444, 1988, s. 329-335; Naciye Yıldız, “Wilhelm Radloff; Hayatı, Eserleri, Manas Destanı”, Türk Kültürü, s. 384, Ankara 1995, s. 13-31; Ahmet Bican Ercilasun, “Wilhelm Radloff ve Türk Bengü Taşları”, Avrasya Etütleri, s. 13, Ankara 1998, s. 92-102.

[6] Türk lehçelerindeki ev kavramı ve ev kavram alanına giren kelimeler hakkındaki yorumlar, Radloff’un Sözlüğü’nde verdiği kelimelerden ve bugün yayımlanmış lehçe sözlüklerinden hareketle yapılmıştır.   

[7] Bugünkü Uygur Türkçesi, tarihî Çağatay edebî Türkçesine, yaşayan Özbek Türkçesi ile birlikte en yakın olan Türk lehçesidir (E. N. Necip, Yeni Uygur Türkçesi Sözlüğü (çev. İklil Kurban), TDK Yayınları, Ankara 1995, s. 1).

[8] Radloff’un sözlüğünde Sart. “Eski Özbek Türkçesi”dir.

[9] Clauson, sözlüğünde alaçuk’un asıl şeklinin ‘ala:çu’ olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca kelimenin sonradan oluşan şekillerinden -son ses -k sahip olmasından- hareketle alıntı bir kelime olabileceği (1972: 129) ihtimali üzerinde de durmuştur. Rassadin, Clauson’un aksine “Moğolların Kutsal Destanında Türkçe unsurlar” makalesinde kelimenin Türkçe asıllı olduğunu söylemiştir (2010: 214).

[10] Türkçe sözlükte belirtildiği gibi çadır kelimesi köken olarak Farsça çader kelimesinden gelmemektedir. Çadır, Türkçe bir kelimedir ve kökeni de “ağaçları birbirine tutturmak anlamındaki” çat- fiilidir. Bu kelime, daha önce Farsçaya ödünç verdiğimiz ve daha sonra tekrar geri aldığımız kelimelerden biridir. Dil biliminde bu türden kelimeler için geri dönen alıntı (~ reborrowing) tanımlaması yapılır. Kelimenin kökeni konusunda Farsçanın Köken Bilgisi Sözlüğü’nü hazırlayan Vullers de aynı şeyi söylemektedir: çâder  kelimesi Türkçedir. “tentorium (otağ)” anlamından hareketle Türkçede hayme (otağ) anlamına gelir. Aynı kelime, “örtü” anlamında Arapçada “ridâ” kelimesiyle karşılanır. Kelimenin “örtü” anlamıyla Farsça türemiş şekilleri de mevcuttur. Mesela; çâder be-çehre keşîden “yüzünü örtmek”, çâder ber-ketif efgenden “omuzuna örtü atmak”, çâder pûşîden “örtü örtmek”. (Ioannis Augustis Vullers, Lexicon Persico-Latinum Etymologicum, c. I, Akademische Druck- U. Verlagsanstalt, , Graz-Austria  1962, s. 548)

[11] Kelimenin memandar “konuksever” (1995: 271); memandarзilik “konukseverlik” (1995: 271); memandarlik “konukseverlik” (1995: 271) şekilleri de vardır.

[12] Bugün Türkistan lehçelerindeki Rusça ve Çinceden alıntılanmış kelimelerin serüveni, “işgal edenin temsil ettiği üst katman dilinin işgal edilenin temsil ettiği alt katman diline bilgi ve öğrenmeler dolayısıyla değil kültürel özellikle de siyasi üstünlüğün sonucunda gerçekleşmiş “özenti alıntıları”dır” (detaylı bilgi için bkz. Günay Karaağaç, “Türkçenin Komşularıyla İlişkilerine Genel Bir Bakış”, İ. Ü. Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, cilt: 28, İstanbul 1998, s. 359-406).   

[13] Kazak Türkçesinde klät kelimesinin çeşitleri vardır: ak klät “temiz misafir odası”; aşlık klät “yemek odası”; kovoş klät “ortadan ikiye bölünmüş oda (yarısı depo olarak kullanılır, yarısı da yazın dinlenmek için kullanılır)”(1899: II – 1532).

[14] Öztürk, makalesinde bu kelimeyi, sa”ambar” şeklinde vermiştir (2002, s. 183).  

[15] Yapısalcılığın anlambilime uygulanmasıyla başlayan kavram alanı (~ semantic field) teriminden ilk kez 1931 yılında, J. Trier tarafından ”Akıl Kavram Alanı İçinde Alman Sözvarlığı Bir Dil Alanının Tarihi” kitabında söz edilmiştir. Trıer, “kavramların zihinde birbirinden ayrı olarak değil, bir mozaik parçasını andırır gibi birbirini etkiledikleri alanlar oluşturduklarını” söylemektedir (Aksan, 2009, s. 161). Bu kuramın Fransa’daki temsilcileri, G. Matoré ve ‘dilde anlamın değil; kullanımın olduğu fikrini benimseyen’ P. Guiraud (Toklu, 2003, s. 100); Almanya’daki temsilcileri ise Ullmann ve dili ‘dünyayı söze dönüştürme olayı’ veya ‘dil ya da kavram alanı, dil ara dünyasının bir kesiti’ olarak ifade eden L. Weisgerber’dir.  

[16] Sözlükte tespit edilen kelimelerin düzeni şöyledir: Tırnak içerisinde kelimenin Türkiye Türkçesindeki anlamı, parantez içerisinde kaçıncı ciltte ve hangi sayfada yer aldığı verilmiştir.

[17] “Radloff’un Sözlüğü” ile ilgili problemler üzerinde Omeljan Pritsak ve Liliya Yusufovna Tuguşeva kıymetli fikirler öne sürmüşlerdir (Temir, 1991, s. 98). Radloff’un sözlüğünde tarihо ve зaрdaю lehзelerdeki bazэ цrneklerde okuyuю hatalarэ Tьrkiye Tьrkologlarэ (Eren, 1950, s. 145-163; Цlmez, 1997, s. 371-380; Erbay, 2007, s. 245-250) tarafэndan tespit edilmiюtir. Bu makalede ise kelimeler ьzerinde herhangi bir dьzeltme yapэlmamэю, sцzlьрe baрlэ kalэnmэюtэr.  

[18] Kıpçak grubu lehçelerinden Karakalpak Türkçesinde юarbak “kamэю ya da зamurdan yapэlan duvar, зit” (Karakalpak Tilinin Tüsindirme Sözdigi, 1992: IV – 509); Kazak Tьrkзesinde şarbak “çit” (üy şarbakpen korşalğan ‘ev çitle çevrilmiş’) (Kazak Tьrkзesi Türkiye Türkçesi Sözlüğü, 2003: 630) kelimesi kullanılmaktadır.

[19] Kıpçak grubu lehçelerinden yalnızca Karakalpak Türkçesinde ak orda (boz orda) “beyaz keçeden yapılan 6-8 kanatlı çadır (eski zamanlarda bu çadırlarda beyler otururmuş)” kelimesi kullanılmaktadır (Karakalpak Tilinin Tüsindirme Sözdigi, 1992: I – 60).