Özet
SÖZLÜ KÜLTÜRDEN YAZILI KÜLTÜRE SALTIKNÂME
İslami dönem Türk destanları sözlü gelenekte teşekkül etmiştir. X-XIII. yüzyıldan başlayarak Battal-nâme, Dânişmentnâme ve Saltıknâme gibi eserler böylece ortaya çıkmıştır. Bu anlatılar çoğu zaman gerçek bir olaydan hareketle ortaya çıkmış halk muhayyilesinin bir ürünüdür. Bazı alp, alperen ya da erenler için sözlü kültürde oluşan anlatılar birtakım yazıcılar tarafından yazıya aktarılmıştır. Bu destanlar kurgusal olmakla birlikte içeriklerinde birçok tarihî unsurları da barındırdıkları söylenebilir ve destan yazıcılarının genellikle bir devlet büyüğünün isteği üzerine bir görevli tarafından yazıya geçirildiği görülmektedir. İslami dönem destanları sözlü aktarım süreci içerisinde bir teşekkül evresi geçirirler. Bu şekillenmenin temel iki kaynağını Türklerin İslâm öncesi kültür ve edebiyatları ile İslâm dinî ve tasavvufî düşünce yapısı oluşturmaktadır. Sözlü kültür ortamından yazılı kültür ortamına belli bir yapı içinde aktarılırlar. Destan, sözlü kültürde ayrı ayrı anlatılar halinde bulunmaktadır. Yazıcın biçimlendirmesiyle bir üst anlatı haline dönüşmüştür. Yazıcı anlatıları yazıya aktarırken belirli bir düzen ve zaman sırası gözetir. Yazıcının kitabı bir topluluk önünde okunmak üzere düzenlemiş olduğu anlaşılmaktadır. Kitapların bir topluluk önünde okunması ikinci sözlü kültür ortamını oluşturur. Bu bildiride amaç Saltıknâmenin sözlü kültürden yazılı kültür ortamına aktarımını örneklerle ortaya koymaktır. Saltıknâme, İslâmî dönem destansı eserlerinden biri olup Sarı Saltuk’un menkabelerini içermektedir.
Anahtar Kelimeler
Saltıknâme, yazıcı, sözlü kültür, yazılı kültür, ikinci sözlü kültür