ÖZNELLİĞİN DRAMI İÇİNDE AYAKLARI YERE BASMAYAN BİR ÖYKÜ: SABAH ESKİMİŞLİĞİN
(A STORY THAT DOES NOT STAND ON THE SOLID GROUND IN THE DRAMA OF SUBJECTIVITY: SABAH ESKİMİŞLİĞİN
)
Yazar
|
:
Seda ALABULUT
|
|
Türü |
:
Telif
|
Baskı Yılı |
:
|
Sayı |
:
|
Sayfa |
:
|
Özet
Füruzan’ın öykülerine bakıldığında görülen kadın karakterler çoğu zaman, kız çocukları, anneler ve genç kızlardan oluşur. Sosyal ve ekonomik hayatın içinde yer alan bu kadınların destansı öykülerinde “eski”nin kirlenmemiş, kir tutmamış doğallığı karşısında, yabancılaşmayla birlikte gelen çözülme toplum-birey ilişkisinde kendini hissettirir.
Freud’a göre edebi eseri yorumlama çabalarımızda güvenirliliği artırmak için psikobiyografiden faydalanmak özen gösterilmesi gereken bir tutumdur. Yazarın özel hayatındaki yaşantılar ile kurgudaki olaylar arasındaki paralellikler eseri çözümleme açısından önemlidir. Dolayısıyla edebiyat gerek metindeki olgular gerek karakterlerin varlığı gerekse de yazarın öznelliği ya da biyografisini dışavurması ile psikanaliz için oldukça kıymetli bir kaynak hâline gelir. Freud’un tragedyalar üzerindeki savı, edebi metinlerin türlerine uygulandığında, okur ve araştırmacılar da kahramanlar üzerinden özdeşim kurma yolunun zaman zaman metin (karakter)ve yazar üzerinden inşa edildiğine şahit olur. Yine Freud’un yazara ve okura yarattığı karakterler üzerinden katharsis deneyimleterek kişilerin kendi nevrozlayla edebi metinler vasıtasıyla başa çıkmasının, bilinçdışının edebiyatın kaynakları açısından önemine şahit olunur.
Bu makalede, Füruzan’ın “Sabah Eskimişliğin” adlı öyküsü, Freud ve Lacan’ın terminolojisindeki seçili kavramlar çerçevesinde derinlemesine analiz edilecektir. Öyküde, baba kaybının ardından anne-kız ilişkisine yansıyan karmaşıklık ve bu ilişkideki gerilimler Freud ve Lacan’ın psikanalitik perspektifleri üzerinden çözümlenecektir. Özellikle, anne figürünün eril yasayı kabul etmeme konusundaki direnci ve kendi arzularını ifade etme mücadelesi ayrıntılı bir şekilde değerlendirilecektir. Annenin, sınırları aşan ve kontrol edilemeyen bir karakter olarak resmedilişi ve öykünün kız çocuğunun bakış açısından aktarılması ve annenin arzularının kaçınılmaz bir biçimde ortaya çıkışı incelenecektir. Ayrıca baba kaybı sonrasında annenin koruyucu kollarına sığınma sürecinde yaşanan duygusal karmaşa da metin bağlamında ele alınarak çözümlenecek ve Füruzan’ın eserindeki temel temalar ile karakter dinamikleri ortaya çıkarılacaktır. Bununla baba kaybının ardından ortaya çıkan anne-kız ilişkisine odaklanılacak ve Baba figürünün yokluğunda annenin üstlendiği koruyucu rol ve bu süreçte kız çocuğunun yaşadığı duygusal karmaşa, psikanalitik bir perspektif ile ele alınacaktır. Freud’un "Oidipal kompleks" ve "bastırma" kavramları çerçevesinde, annenin kızıyla olan ilişkisi, bilinçdışı çatışmalar ve psikolojik gerilimler üzerinden analiz edilecektir. Aynı zamanda Lacan’ın "ayna evresi" kuramı kullanılarak, kız çocuğunun annesi ile kurduğu özdeşleşme süreci ve annenin baskın figür haline gelişi incelenecektir. Anne figürünün kendi arzularını ifade etme mücadelesi ve toplumsal normlara karşı direnci, öyküdeki duygusal gerilimi derinleştirmektedir. Baba kaybı sonrasında annenin kollarına sığınma sürecindeki duygusal karmaşa, bireysel ve toplumsal dinamikler üzerinden çözümlenerek Füruzan’ın eserlerindeki temel temaların ortaya konmasına katkı sağlanacaktır.
Lacan’ın “ayna evresi” kuramı çerçevesinde, öyküdeki küçük kızın annenin davranışlarına verdiği tepkiler ve anne figürü üzerinden kendisini tanımlama çabası analiz edilecektir. Küçük kız, anneye duyduğu hayranlık ve öfke arasında sıkışmış bir karakter olarak karşımıza çıkar. Babasız bir dünyada, annenin tek otorite figürü haline gelmesi, kız çocuğunun bilinçdışındaki arzuları ve çatışmalarını derinleştirir. Öyküde annenin arzularının kontrol edilemez bir biçimde ortaya çıkışı, Lacan’ın “arzu” kavramı ile ilişkilendirilecek ve annenin arzularının aile içi dinamikleri nasıl şekillendirdiği irdelenecektir.
Ayrıca, öyküde baba kaybı sonrasında annenin koruyucu rolü ve bu süreçte kız çocuğunun yaşadığı duygusal karmaşa, metnin psikanalitik perspektifle nasıl ele alınabileceğini gösterecektir. Annenin duygusal iniş çıkışları, kızının bilinçdışında yarattığı etkiler ve bu etkilerin öykü boyunca ortaya çıkan içsel çatışmalarla nasıl birleştiği derinlemesine çözümlenecektir. Füruzan’ın öykülerinde sıklıkla görülen, geleneksel toplumsal yapıya karşı duran kadın karakterlerin direnişi ve bu direnişin hem toplumsal hem de bireysel çatışmalar üzerindeki etkisi, öyküde geniş bir bağlamda değerlendirilecektir.
Sonuç olarak Füruzan’ın “Sabah Eskimişliği” adlı öyküsünde anne-kız ilişkisi üzerinden psikanalitik bir çözümleme yapılacak ve bu çözümleme, Freud ve Lacan’ın kavramlarıyla desteklenerek, karakterlerin içsel dünyası ile toplumsal yapı arasındaki gerilim derinlemesine analiz edilecektir.
Anahtar Kelimeler
Sabah Eskimişliğin, Lacan, ayna, Öteki, simgesel, Babanın Adı
Abstract
In Füruzan’s stories, the female characters often consist of young girls, mothers, and young women. In the epic tales of these women, who are embedded in social and economic life, the "untouched" purity of the past contrasts with the dissolution brought about by alienation, manifesting itself in the relationship between society and the individual. According to Freud, in our efforts to interpret a literary work, it is essential to increase reliability by utilizing psychobiography. The parallels between the author's personal life experiences and the events in the narrative are crucial for analyzing the work. Thus, literature becomes a valuable source for psychoanalysis, whether through the facts in the text, the existence of characters, or the expression of the author’s subjectivity or biography. When Freud’s argument about tragedies is applied to literary genres, readers and researchers often observe that the process of identification with heroes is sometimes constructed through both the text (character) and the author. Additionally, Freud’s theory shows the importance of the unconscious in literature, as he provides both authors and readers with the experience of catharsis through the characters they create, helping individuals confront their neuroses through literary texts.
In this article, Füruzan’s short story "Sabah Eskimişliği" will be analyzed in depth within the framework of selected concepts from Freud’s and Lacan’s terminologies. The complexity and tensions in the mother-daughter relationship following the loss of the father will be examined through Freud's and Lacan’s psychoanalytic perspectives. In particular, the mother figure’s resistance to accepting the symbolic law of the father and her struggle to express her desires will be evaluated in detail. The depiction of the mother as a character who transcends boundaries and defies control, the narration of the story from the perspective of the daughter, and the inevitable revelation of the mother’s desires will be explored. Moreover, the emotional turmoil experienced by the daughter as she seeks refuge in the protective arms of the mother after the father’s death will be analyzed within the context of the text, and the key themes and character dynamics in Füruzan’s work will be uncovered. In this context, the focus will be on the mother-daughter relationship that emerges after the father’s death. The protective role that the mother assumes in the absence of the father and the emotional turmoil the daughter experiences during this process will be examined from a psychoanalytic perspective. Freud's concepts of the "Oedipal complex" and "repression" will be used to analyze the unconscious conflicts and psychological tensions in the mother-daughter relationship. At the same time, Lacan's "mirror stage" theory will be utilized to analyze the daughter’s identification process with her mother and how the mother becomes a dominant figure. The mother’s struggle to express her desires and her resistance to societal norms deepens the emotional tension in the story. The emotional turmoil experienced by the daughter as she seeks refuge in her mother’s arms after the father’s death will be analyzed through both individual and societal dynamics, contributing to the revelation of the key themes in Füruzan’s works.
Through the lens of Lacan's "mirror stage" theory, the reactions of the young girl to her mother’s behaviors and her attempt to define herself through the mother figure will be analyzed. The young girl appears as a character caught between admiration and resentment toward her mother. In a world without a father, the mother becomes the sole authority figure, intensifying the unconscious desires and conflicts within the young girl. The uncontrollable manifestation of the mother’s desires in the story will be linked to Lacan’s concept of "desire," and how these desires shape the family dynamics will be examined.
Furthermore, the mother’s protective role after the loss of the father and the emotional turmoil experienced by the daughter during this process will be explored from a psychoanalytic perspective. The mother’s emotional fluctuations, the effects of these on the daughter’s unconscious, and how these effects merge with the internal conflicts that arise throughout the story will be analyzed in depth. The resistance of female characters to traditional societal structures, a frequent theme in Füruzan’s stories, and the impact of this resistance on both societal and individual conflicts will be evaluated in a broad context.
In conclusion, the mother-daughter relationship in Füruzan’s "Sabah Eskimişliği" will be subjected to a psychoanalytic analysis, and this analysis will be supported by Freud’s and Lacan’s concepts, leading to a deep examination of the tensions between the characters' inner worlds and the societal structure.
Keywords
Sabah Eskimişliğin, Lacan, mirror, the Other, symbolic, Name of the Father